Pınar Selek'le şahsen hiç tanışmadım. Ama yaşça akranım, meslekçe yakınım olan bu kadının yaşadıklarını gazetelerden, televizyonlardan izleye izleye onu tanıdım ve onun yaşadıklarını izlemekten yorgun düştüm. Onun ve ailesinin hangi cehennemlerin içinden geçtiğini, geçirildiğini tahmin ediyorum ama bildiğimi söyleyemem. Bunu ancak yaşayan bilir!
Bu eziyetlerin yaşatılabilmesi, yaşanması kimse için iyi değildir. Kesin delillere dayanmayan, siyasi nedenlerle insanları mahkum etmek eziyettir, işkencedir! Bu eziyet ve işkenceler pek çok suçsuzu, masumu fiziksel ve psikolojik olarak yok etmiştir. Ancak bu cenderelerden dimdik çıkanlar yine bu insanlardır. Eziyeti yaşatanlar, adaletsizliğe yol açanlar, işkenceyi yapanlar tarih boyunca ve çıkmayacak bir biçimde lekelenirler ve zalim olarak anılırlar. Dreyfus mahkum olarak gittiği adadan ve onu savunan Zola bu yüzden kaçmak zorunda kaldığı adadan, dünya yıkılsa kaybolmayacak bir onurla döndüler. Dreyfus'a zulmedenlerin adları ise yerdedir ve hep ayak altında kalacaktır. Nazım Hikmet'e yapılanlara bakın! Sabahattin Ali'ye yapılanlara bakın! Yaşar Kemal'e yapılanlara bakın! Hrant Dink'e yapılanlara bakın! Kimin adı kalmış geriye?
Adaleti dağıtanlar Selek'in yazıp çizdiklerine, kitaplarına, söyleşilerine, çıkardığı işlere, hayatının gidişine baksınlar ve artık bu adaletsizliğe bir son versinler. Selek artık hayatına kavuşsun, biz de adalete güvenebileceğimize inanalım. Adalet herkese lazım.
Erol Köroğlu