Umur COŞKUN
Bizim Pınar'ı tanıyıp tanımamızın, onun hakkındaki duygularımızın hiç önemi yok, çünkü burada dünya çapında bir hukuk skandalıdır karşı karşıya bulunduğumuz. Hani, "Türkiye'de yargı iflas etti, ediyor" falan diye konuşanlar var ya, içimden bir ses isyan ediyor: "Yok ya, şimdi mi fark ettiniz? Hadi 12 Mart, 12 Eylül hukuklarından, her şeyden vazgeçtik, on üç senedir sürmekte olan Pınar Selek davasını da duymadınız mı?" diye... Çünkü bu skandal tek başına Türkiye'de yargının nasıl iflas ettiğini tüm yönleriyle gösteriyor. Bakalım:
Bir; bu işkencede alınmış ifadeye dayalı bir davadır. Pınar'dan başka birinin işkence altındaki ifadesine dayanarak Pınar suçlanmaktadır.
İki; bu kurmaca bir davadır, haftalarca süren işkenceli sorgu sürecinde atılı suç hiç söz konusu değilken, konu esas olarak Kürt Özgürlük hareketine dönük çalışma ve bu çalışmayı destekleyen ilişkiler çevresinde dönerken, bir patlama olayı çok sonradan Pınar'a yapıştırılmaya çalışılmıştır.
Üç; dava emsal ve ilişki tutarsızlıklarına eşsiz bir örnektir. Şöyle ki, işkence altında Pınar'la birlikte bombalı eylem gerçekleştirdiğini söyleyen kişi, daha sonradan bu ifadesini geri almış ve beraat etmiştir. Yargıtay bu beraat kararını onaylamış, fakat yalnızca bu kişinin ilk ifadesine dayanarak Pınar aleyhine hüküm tesis edilmiştir.
Dört, "paralel yargı nedir, nasıl işler" diye münasebetsiz bir örnek aranacaksa, adres yine Pınar Selek davasıdır. Bilirkişi raporları ağırlıkla patlamanın bombadan kaynaklanamayacağını belirtmekteydi. Yine de kriminal uzmanların, ya da üniversitelerin raporlarından bir türlü tatmin olamayan yargı, bir "Jandarma" raporunun usulsüz biçimde dava dosyasına sızmasına göz yumdu. "Ne alaka" değil, "bingo"!! Şehir ortasındaki patlamayla ilgili sorulmadan görüş bildiren jandarma, patlamanın bomba olabileceğini söylüyordu.
Beş, mahkeme kararları arasında "tutarsızlık"tan söz edecektim; mahkemenin tekrarlanan beraat kararlarına karşı, Yargıtay ısrarla mahkumiyet istemekteydi çünkü... Sonra buradaki esas tutarlılığı gördüm:
Evet, Yargıtay 9. ceza dairesi, Şemdinli provakatörlerini aklamıştı, sonra sevgili Hırant Dink'i mahkum eden kararı onamıştı, gösterilere katılan çocukların örgüt üyeliğinden yıllarca mahkumiyetini de hızla onamıştı. En son olarak da çocukları mahkum ederken gerçekleştirdiği sürati nedense göstermeyerek spekülasyon dolu Hizbullah tahliyelerini yaratmıştı. Hep aynı daire. Dolayısıyla bu 9. dairenin Pınar Selek imalat davasını mahkumiyetle sonuçlandırmak çabasına da şaşmamak gerekirdi. Hiç bilmesek bu kadarından korkardık herhalde, ama bak, biliyoruz işte...
Pınar'ı çok seviyorum, o da başka...