Bilindiği gibi, AİHM, 14.09.2010 tarihli Dink kararıyla, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin dört kez ihlal edildiği sonucuna vararak Türkiye’yi oy birliği ile mahkum etti. Hrant Dink’in ifade özgürlüğünün ihlali konusunda Türk yargısına hakim olan görüşü değerlendiren bölümü, kararın en önemli ve çarpıcı yanlarından birini oluşturuyor.
AİHM, suç isnat edilen ifadeyi kullandığı yazı dizisinin tamamı incelendiğinde, Hrant Dink’in “zehir” olarak tanımladığı şeyin “Türk kanı” değil, Ermenilerin “Türk halkına yönelik algısı” ve Ermeni diasporasının Türkiye’nin 1915 olaylarını soykırım olarak tanıması yönünde yürüttüğü kampanyanın saplantılı niteliği olduğunun açıkça gözler önüne serildiği hususunda Yargıtay Başsavcısının görüşünü paylaşıyor. Yargıtay’ın söz konusu ifadeyi yorumlayıp fiili ifadeye Türk kimliği kavramını yükleme biçimini analiz ettikten sonra, Yargıtay’ın aslında Hrant Dink’i, 1915 olaylarının soykırım teşkil ettiği görüşünü inkâr etmesinden ötürü Devlet kurumlarını eleştirdiği için dolaylı olarak cezalandırdığı sonucuna varıyor.
AİHM yargıçlarının, son derece düşündürücü ve Türk yargısı için utanç vesilesi olması gereken bu tespitine göre, Yargıtay hakimleri, Hrant Dink’i dava konusu edilmeyen ve esasen suç da oluşturmayan, ancak resmi teze aykırı başka görüşlerinden ve sözlerinden dolayı cezalandırmışlardır. Hukukun en temel ilkelerine aykırı bu kararlarının temelini, yargıçların 1915 olaylarına ilişkin resmi teze bağlılıkları ve önyargıları oluşturmuştur.
AİHM’nin tespitine katılıyorum. Hrant Dink davasında olduğu gibi Pınar Selek davasında ve daha pek çok davada, hukukun en temel ilkelerinden biri ihlal edilmiştir ve ne yazık ki hala edilegelmektedir. Hakimler, önlerine gelen somut olay ve vak’alara değil, dava konusu edilmeyen dava dışı bilgilerle, ya da ön yargılarıyla karar vermektedirler. Bu uygulama özellikle Yargıtay 9. Dairesince hayata geçirilen sistematik bir uygulamadır. Pınar Selek davasında da Yargıtay hakimlerinin kararını dosya içeriğine ve dosyadaki bilgilere göre verdiklerini kim iddia edebilir? Dün Hrant’a ‘haddini’ bildirmek için harekete geçenler, bugün Pınar’a ‘haddini bildirmeye’ çalışıyorlar. Ama bugünün dünden önemli bir farkı var. Bugün artık oyunun farkındayız ve katili gördük.
Fethiye Çetin