Pınar Selek’le hiç tanışmadım. Ama davasını da, çalışmalarını da takip ettim. Bu ülke uzun yıllardır potansiyel suçlularını yaratmakta…Kürtler, Aleviler, Müslümanlar…vs. Ötekileştirmekle kalmayıp bir de sabıka yapıştırmaya çok heveslidirler. Bazen neden avukat oldum diyorum? Aslında ben de Pınar Selek gibi, sesi çıkmayanlara ses olabilmek için, adaletsizlikleri görüp adil olabilmek için seçmiştim bu mesleği... Okul bitip de mesleğe başlayınca gerçek hayatın hiç de kitaplarda yazdığı gibi olmadığını öğrendim. Çünkü gerçek hayatta “masumiyet karinesi” yoktu. Gerçek hayatta “suçluluk karinesi” vardı. Ceza Hocamız bize masumiyet karinesini anlatmak için “Bir masum cezaevine gireceğine, binlerce suçlu cezasız kalsın, demokrasi ve devlet olmak budur” demişti. Pınar Selek’in durumu tam da budur. Bir masuma işkence edilmiş, cezaevine atılmış, yıpratılmıştır. Yapılan bunca ezaya rağmen yıkılmadıkça canavarları daha da sinirlenmiş olacak ki, davası Yargıtay’dan dönmüştür. Yerel Mahkemelerin Yargıtay bozma kararlarındaki tavrı da neredeyse karine gibi… Ama bu ülke değişiyor, ben de bu değişime inanmak istiyorum. Bir masumu cezaevine gönderecek bir devlette yaşamak istemiyorum. Pınar’ın bunu hak etmediğine, masum olduğuna (dosya kapsamı da bunu söylüyor) tanıklık ediyor ve bu ülkenin polis devleti değil, hukuk devleti olduğuna, Yerel Mahkemenin de buna uygun karar vererek önceki kararında direneceğine inanıyorum.
Rüya Elçi