 
Pınar Selek.
Toplumu korkularıyla yüzleştirdikten sonra, devleti de korkuttu Pınar
SAMİM AKGÖNÜL             (Arşivi) 
28/11/2010 / RADİKAL 2
Ne kötü çevirmişlerdi Fatih Akın’ın  o harika filminin ismini. ‘Auf der anderen Seite’ karşı taraf, öbür  taraf demek. ‘Yaşamın kıyısı’ değildi Akın’ın derdi. İnsanların kendi  gruplarından olmayan insanlarla tanışması, onları anlaması, onlarla  kaynaşması ve hatta onları sevmesi mümkün mü? Hikayenin asıl konusu  buydu. Öbür tarafa geçebiliyor muyuz, karşı tarafa geçebilecek  cesaretimiz var mı? Bütün mesele burada. 
Pınar Selek hayat dolu, akıllı bir kadın. Bilimsel derinliği tartışılmaz  bir toplumbilimci. Ancak hem toplum nezdinde hem de toplumun hizmetinde  olması gereken ama içinden çıktığı ulusun bütün çelişkilerini içinde  barındıran devlet nezdinde, kabul edilemez bir suç işledi. Pınar öbür  tarafa geçti. Hem de bir kere değil, kaç kere. Türkiye toplumunun  kıyısına attığı, marjına sürdüğü, öbür tarafa gönderdiği ne kadar grup  varsa içine girdi. İlginçtir, sosyal gruplar kendi içlerinden gelen,  kendilerinin yarattığı azınlık gruplarından, onları yarattıktan sonra  korkar, yanlarına yaklaşmazlar. Uzaktan taş atmakla yetinirler. Pınar  korkmadı. 
Kendi grubuna hıyanet   
Kimdir öbür taraftakiler Türkiye toplumunda? Bir an sizleri ‘korkutan’  grupları düşünün. Travestiler? Tinerci çocuklar? Kürtler? Pınar bütün  sınırları aştı, en önemlisi kendi sınırlarını aştı. Öbür taraftakilerin  içine girdi. Önce entelektüel bir merakla girdi içlerine. Sosyolojinin  ve antropolojinin olmazsa olmaz metodu olan katılımcı gözlemciliğin  hakkını veren ender biliminsanlarından biri oldu. İstanbul’un  travestilerini toplumsal bir obje olarak konu alan ‘Maskeler, Süvariler,  Gacılar’ isimli eseri, ‘Barışamadık’ isimli Türkiye’deki etnik  kırılmanın aslında bir toplumsal kırılma olduğunu ispatlayan kitabı ya  da Türk toplumunda ataerkilliğin devletin ve toplumun empoze ettiği bir  dizi zorlayıcı sürecin sebep olduğunu ispatlayan ‘Sürüne Sürüne Erkek  Olmak’ çalışması ve onlarca makalesi, Pınar’ın bilimsel yetkinliğini  ispatlamaya yeter de artar bile. 
Pınar kıyılardan bakarak merkezi tahlil eder aslında. Sahi, öbür taraf  olmasa bizim taraf olabilir mi? Ancak Pınar, çoğumuz gibi pasif bir  gözlemci ve analist rolü ile yetinemeyen bir kişi. Bir taraftan bilimsel  yaklaşımı sağlayan gerekli mesafeyi korurken diğer taraftan ‘insan’  yanı ağır basan bir aktivist. Sadece olanı biteni bize aktaran, anlatan  değil, olanın bitenin üzerinde etkisi olan biri. O yüzden de Pınar,  araştırma konusu yaptığı sosyal grupları sevdi ve savundu. İşte burada  da günahın en büyüğünü işledi çoğunluğun gözünde. Tinerci çocukları  araştırmak bir nebze kabul edilebilir ama ya onları ‘sevmek’? Tinerci  oldukları için değil, hatta çocuk oldukları için bile değil,  ezildikleri, ötelendikleri için. Travestileri incelemek bir nebze meşru  olabilir ama onları ‘savunmak’? 
PKK’lıları incelemek   
Gene de acımadan seviyor Pınar bu grupları, kendi ile marjinaller  arasına yatay mesafe koyabiliyor, dikey değil. Bir hiyerarşi yok  Pınar’ın bakışında. Belki bu yukarıdan bakmama yeteneği Pınar’ın sanatçı  kişiliğiyle bağlantılıdır. Çünkü Pınar bir öykü, bir masal, bir roman  yazarı da ayrıca. Acınasıları acımadan sevmek herkesin harcı değil. 
İşte bu noktada, toplumu korkularıyla yüzleştirdikten sonra, devleti de  korkuttu Pınar. Hem de çok korkuttu. PKK ile sosyolog olarak ilgilendi.  Ana akım medyada ‘bebek katili’ olarak tanıtılan ve bırakın toplumu,  insanlığın marjına yerleştirilen PKK’lıları birey olarak incelemek  istedi. Canlı, kanlı, eli, kolu olan insanları. Duyguları, korkuları,  amaçları, hataları, pişmanlıkları olan insanları. Ya onları da  severseydi? Ya bu ‘öbür tarafı’ bütün yönleriyle tanıtırsaydı? Hınç  pompalamak, insan kırdırmak zorlaşmaz mıydı? 
Böylece söz konusu hınç Pınar Selek’e yöneldi. Onlarca kere tersi  gösterilse de bir Mısır Çarşısı davası yakasına iliştirildi. Senelerce  cezaevinde tutuldu. İki kere beraat etti, ikisi de bozuldu. 12 sene hem  kendisi hem ailesi hem sevenleri süründürüldü. Ve sürgüne çıktı Pınar  Selek. Ama sürgünden bizleri öbür tarafa götürmeyi, karşı tarafları bize  göstermeyi, anlatmayı ve sevdirmeyi sürdürecektir.
Université de Strasbourg
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalEklerDetay&ArticleID=1030695&Date=01.12.2010&CategoryID=42