Cumhuriyet Gazetesi, 29/11/2010
9 Temmuz 1998’de Mısır Çarşısı’nda meydana gelen patlamadan sonra “bombacı” diye suçlanan sosyolog Pınar Selek 12 yıldır adalet arıyor, adalet bekliyor, adalet peşinde koşuyor. 11 ayrı bilirkişi raporu var; bazıları “bomba bulgusu yok” diyor, bazılarına göre “bomba değil, tüpgaz kaçağı”. Mahkeme iki kez Pınar Selek için beraat kararı veriyor. Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 10 Mart 2009’da yerel mahkemenin beraat kararını bozarak Pınar Selek’e müebbet hapis cezası verilmesini istiyor. Yargıtay’ın kararından sonra yeniden 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne dönen davanın duruşması 9 Şubat’ta görülecek. Pınar Selek, “En son Uluslararası İşkence Merkezi’nden bir rapor aldım. Bende posttravmatik stres bozukluğu varmış. Bu sadece işkenceden dolayı değil, sürecin bu kadar uzamasından dolayı aynı zamanda. Umutluyuz, çünkü bu kadar kötü bir şey olamaz. Bir ayağım Fransa, bir ayağım Almanya’da. Fransa’da doktora yapıyorum. 12 senelik kâbustan uzaklaşmaya çalışıyorum” diyor.
Kendinizi Pınar Selek’in yerine koyun; 12 yıldır her bilirkişi raporu, her duruşma, gazetelerde çıkan her haberle hayatınızın nasıl bir işkenceye dönüştüğünü, yüreğinizin nasıl sıkıştığını, özgürlüğünüzün nasıl “tehdit” altında olduğunu hissetmeye çalışın...
‘Deli la bu örtmen!’
Geçen hafta bir “Öğretmenler Günü” daha kutlandı. Nutuklar atıldı, vaatler yinelendi. Ama “öğretmenlerin hayatı” değişmedi. Yapılan bir ankete göre öğretmenlerin yüzde 92.4’ü her gün gazete alamıyor. Sadece yüzde 4.5’i branşı ile ilgili yayınları takip edebiliyor. Öğretmenlerin sadece yüzde 6.7’si sinema, tiyatro, konser gibi etkinliklere gidebiliyor. Yüzde 62.5’i bu yıl hiç gidemediğini söylüyor...
Yakup Kıvrak müzik öğretmeni. Sivas ve Haymana köylerinde köy öğretmenliği, arkasından orta dereceli okullarda müzik öğretmenliği yaptıktan sonra 1981 yılında Gazi Yüksek Öğretmen Okulu müzik bölümüne girmiş. Gazi Üniversitesi ve İnönü Üniversitesi’nde klasik gitar, viyolonsel, okul çalgıları vb. dersler vermiş. Yayımlanmış çok sayıda okul şarkısı ile müzik eğitimi kitapları bulunuyor. Kıvrak uzun öğretmenlik yaşamından anıları “Deli La Bu Örtmen” adıyla kitaplaştırdı. Kitapta “Deli” bir öğretmenin yaşamından kesitler var. 23 Nisan’da üç okulun ortaklaşa düzenleyeceği bir etkinlik için 1.5 ayda “Karacalar Köyü İlkokulu Koro ve Orkestrası” kurup öğrencilerini Muammer Sun’un “Yedi Cüce” kanonu ve “Tembel
Türküsü” ile “Zeytinyağlı
Yiyemem Aman” ve “Aman Eşref” türkülerinin yer aldığı bir programla izleyenler önüne çıkaran Yakup Kıvrak anlatıyor:
“İzleyenler şaşkın şaşkın bakıyorlar. Hiç beklemedikleri bir şey: Karacalar köyünden bir koro ve orkestra. Güneş yanığı yüzler, limon suyu sürülmüş taranmış saçlar, her ne kadar özene bezene giyinseler de, ya yırtık lastik pabucundan ya da özenle yamanmış pantolunundan ‘Ben sizden farklı bir çevreden geliyorum’u gizleyemeyen çocuklar topluluğu. Her parçadan sonra coşkuyla alkışlıyorlar. Kalabalık salonu, çalıştırıp öğrettiğim gibi selamlıyoruz. Konserimizi izlemeye gelen 5-6 komşu ile Kör İmam Bahattin alkış nedir orada görüp öğreniyorlar, çocuklarına bolca el çırpıyorlar. (....)Seferaa sıkış tepiş römorkta hoplaya zıplaya giderken Garpuz Memed’e ‘La deli la bu örtmen, deli la. Şu goduğumun Garacalı’sında bir dene eğsiğimiz deliydi o da oldu Allahıma şükürler olsun’ diyor gülerek.”
Anadolu’da öğretmen olmak, hele de “müzik” öğretmeni olmak ne demekmiş, ne kadar zorlu bir serüvenmiş Kıvrak’ın kitabında bir kez daha görüyoruz... Anadolu okullarından bu “Deli”ler hiç eksilmesin!
Arınç: Az bile ceza vermişler
TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda RTÜK bütçesi görüşülürken verilen cezalar da gündeme geldi. DSP’li Hasan Macit sordu:
“Otuz yıldır ‘Olacak O Kadar’ isimli bir program yayınlanmıştır, yayınlanıyor idi. Birçok hükümet geldi geçti, birçok siyasi kişilik, kimlik bu programda hicvedildi, eleştirildi veyahut da konu edildi ama bu döneme geldiğimiz zaman bu programın kaldırılması ve bu programı yayınlayan televizyona ceza kesilmesiyle ilgili yapılan bir düzenleme. Peki, bu suçları, bu programdaki oyuncular işliyor idi de daha önce neden görülmedi de bu dönem görüldü, bu dönem ceza kesildi?” Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ise şu yanıtı verdi:
“Bu dizi on-on beş sene evvel de bu vardı ve gerçekten bir klasikti. Ben de her parçasını kaçırmamaya çalışırdım. Şimdi başka bir televizyon kanalında ama
oyuncularının da yarısından fazlası değişmiş olarak devam ediyor. Beğenenler çok vardır, beğenmeyenler de olacaktır. RTÜK olarak bizi yayın ilkelerini ihlal ediyor mu, etmiyor mu o ilgilendiriyor. Şimdi, bununla ilgili hazırlanan raporu istettim, benim bunu burada okumam rezalet bir şey olur, yüzüm kızarır, utanırım ve sıkılırım, hele hele ‘Gayret et, oku’ derseniz, bayanların bulunduğu bir yerde bunu okuyamam. Hasan Macit Beyefendi’ye takdim ediyorum, okuyabiliyorsa kendisi okusun ve arkadaşları da merak ediyorlarsa kendilerine okutsun. Bir bayana, bir kadına yani toplumumuzun varlık sebebi olan insanların nasıl aşağılandığını, nasıl hakaret edildiğini, onlarla ilgili ne kadar çirkin ve galiz konuşmalar yapıldığını ben dinlememiştim ama rapordan okudum ve dolayısıyla ‘az bile vermişsiniz’ diye gönlümden geçirdim.”
3 AKP’li ile TBMM’yi
çalıştırmak!
Başbakan Tayyip Erdoğan ne kadar “fırça” atarsa atsın AKP milletvekilleri Meclis’e gelmiyor. Üstelik, “Hacda olan milletvekillerine oy kullandırmak” gibi girişimlerden bile çekinmiyorlar. 25 Kasım Perşembe günü verilen yemek arasından sonra -saat 19.00’da- tapu ve kadastro müdürlüğü tasarı görüşmelerine geçildi. Salonda sadece 3 milletvekili vardı. TBMM Başkanvekili Sadık Yakut buna karşın oturumu açtı ve söz talebinde bulunan milletvekilleri salonda bulunmadığı için tasarının tümü üzerindeki görüşmeler hiç
konuşma yapılmadan birkaç
dakikada tamamlandı. 3 milletvekilinin oyuyla da tasarının maddelerine geçilmesi kararlaştırıldı ve daha sonra Yakut, milletvekillerinin salona gelmesi için birleşime beş dakika ara verdi. Aradan sonra konuşan CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol, “Dün beş dakika ara verdiniz, elli beş dakika sonra buraya çağırdınız. Eğer hüsnüniyetli olsaydınız açmazdınız orayı, dışarıdaydı bütün milletvekilleri. Baktınız 2 kişi var, açmazdınız” diye tepki gösterirken, CHP’liler salonu terk etti. Sahi AKP’li 335 milletvekili nerede?
Türey Köse, Ayşe Sayın, Erdem Gül
[email protected]