Leyla Umar
Mısır çarşısında yıllar önce, kimin attığı hâlâ kanıtlanamayan bir bomba yüzünden iki yıl hapiste kalan Pınar Selek 14 Nisan’da Pera Marmara’da basına kapalı bir toplantı düzenledi. “Kadın Kadına Ulaşın” adını verdiği bu toplantıya ulaşamadım ama Türkiye’nin her tarafından gelen kadınların içlerini döktüklerini öğrendim.
Psikiyatrlarına binlerce dolar ödeyerek içini dökmek isteyen kadınları alaya alan bir Amerikalı psikiyatr dostum “İnanır mısın?” demişti, “Bazı hastalarım telefonda, cenazeye veya düğünlere giderken bile nasıl ve hangi renk bir elbise giyeceğini sorarlar. Hem de yetmiş dolar olan vizitemi ödeyeceklerini bile bile...”
Pınar Selek’i hapisten çıktığı gece evinde yaptığım uzun röportajda tanıdım, sevdim ve boşuna hapiste yatmasına neden olanlardan nefret ettim. Tek korkum, çektiği acıların intikamını almak için atabileceği yanlış adımlardı.
Ama yapmadı; eskisi gibi gene kadınların, sokak çocuklarının ve travestilerin sorunlarıyla uğraştı durdu. Yıllar sonra beni bu toplantıya davet etmek için aradığı zaman biraz serzenişte bulununca annesini kaybettiğini öğrendim; üzüldüm. Bundan sonra her toplantısına gideceğime söz verdim.
Sakıp Sabancı için en güzel anma töreni
Küçüklüğümde ve gençlik yıllarımda evimizde Klâsik Batı müziği ile Klâsik Türk müziğine tutkuyla bağlı olan annemle babamı kızdırmak için alaturka çalmaya başlayınca radyoyu kapatırdım.
Onları kaybettikten sonra nerede, ne zaman sevdikleri Klâsik Türk müziğinin parçalarını duysam müthiş bir suçluluk hissine kapılırım.
Aynı günde doğduğumuz için, aşırı duygusallığımızın zararlarını ara sıra döküp saydığım Güler Sabancı, amcası Sakıp Sabancı’nın ölüm yıldönümünü Türk müziğiyle kutladı. Onun sevdiği şarkıları üstat Nevzat Atlığ’ın idare ettiği koronun ve ünlü solistlerin nefis seslerini konuklarına dinletti. Ve konserin bitiminde eski dostlara da o şarkıları hep birlikte söyletti. Geçen hafta, amcasının vefatının ikinci yılını sade ve unutulmaz bir müzik ziyafetiyle kutlayan Güler Sabancı’ya teşekkürler...
Ahmet Ertegün’ü de andık
Mica Ertegün, geçen yıl kaybettiği eşi, Ahmet Ertegün’ü New York’un sanat merkezi Lincoln Center’da dostlarıyla birlikte andı. Birçok kere Bodrum’daki evlerinde bizlere tanıştırdıkları dostlarından Bette Midler, Mick Jagger, Phil Collins gibi sanatçıların da katıldığı anma gecesinde hep birlikte şarkı söylediler. En yakın dostu Henry Kissinger ve oğlu gibi sevdiği Ali Kaşıkçı’nın konuşmaları Ertegün’ün tüm dostlarını duygulandırdı. Devlet Şeref Madalyası ile taltif edilmediği için yıllardan beri her hükümete sesli ve yazılı yaptığımız eleştirilere rağmen Ertegün’e çok görülen bu madalya belki şimdi Üsküdar’daki mezarına konur...
Ali Kaşıkçı’yı oğlu gibi severdi
Ahmet Ertegün, bir süre önce dünyanın en iyi oteli seçilen Beverly Hills Peninsula’nın Genel Müdürü Ali Kaşıkçı’yı (sağda) oğlu gibi severdi. Dünyanın en iyi otelcisi seçilen Kaşıkçı da aynı hislerle otelin terasındaki havuzun en mutena köşesini Ertegün’e ayırmıştı. Bendeniz o günlerden birinde bu resmi çekmiştim..
En taze lokanta: SAF
İstanbullular’ın hiçbir zaman yeni lokantalar ve yeni lezzetlerin azlığından şikâyet etmeye hakkı yok. Son zamanlarda Thai, Çin ve Japon lokantaları revaçta. Biz de yenilerine ancak sıhhatine her şeyden önce önem veren dostlarımızın tavsiyesiyle gidiyoruz.
Yılın yarısını Miami’de geçiren dostumuz Murat Vargı kendilerini ziyaret eden dostlarını bile kilometrelerce yürütür ve sunduğu düşük kalorili yiyeceklerle vatana tığ gibi dönmelerini sağlar. İstanbul’a gelir gelmez Vargılar, bir grup dostunu SAF adlı yeni bir restoranda ağırladı. Yol boyunca organik sebzelerden organik ekmek bile yapılan SAF’ta neler yiyeceğimizi dinledik ve önümüze konan her şeyi saf saf yedik. Onları bilmem ama eve dönünce bendeniz bir kase çorba içmeden uyuyamadım.
Saflığımızın derecesini ölçmek ise bir başka gün “Çok Çok” lokantasına gitmeye kısmetmiş. Yine Tepebaşı’nda olan bu restoranda Thai mutfağının bazı lezzetlerini tattık. Küçücük bir mekânın dekorasyonu ne kadar hoşsa sunduğu yemekler de o kadar az lezzetliydi. Doğrusunu isterseniz, artık yeni Thai denemelerine ara veriyorum.
Akın ve Şener’le bir gece
Akfen’in başlattığı “Accor” Otellerinin Kuzey Kıbrıs’taki ilk 5 yıldızlı oteli Mercure’deki son gecemiz... Hamdi Akın ve Sani Şener’in yorgunluğu yüzlerinden belli değil mi? Ertesi sabah özel uçaklarıyla çıktıkları Avrupa gezisinden dönünce alıştığımız neşelerine kavuşmalarını bekliyoruz.