En kahredici beyin jimnastiklerinden biridir:
Bu ülkede yaşamıyor olsaydık ne olurduk?
Pınar,
 masal kitabı yazardı herhalde bol bol. Eğer adı “Pınar Selek” olmasaydı, çocuklar için, durmadan onlar için bir şeyler yapmak isterdi. Ama bu ülke buna izin vermiyor. Bizi, yani küçüklüğünde “Polyanna”yerine “Bir Şeftali Bin Şeftali”yi okumuş olanların peşini bu ülkenin kaderi, bu ülkede doğmuş olmanın kaderi bırakmıyor. Almanya’ya kadar… Pınar Selek günün birinde sokak çocukları için, Kürtler için, ezilenler için konuştuğundan şimdi ülkesine geri dönemiyor. Başında tamamen fasa fiso bir dava var. Mısır Çarşısı’na bomba koyduğu söyleniyor. Üstelik orada bir bombanın patlayıp patlamadığı belli olmamasına rağmen.
Patlamayla ilgili 11 bilirkişi raporu hazırlanmasına, bu raporlardan dördü ”Bomba değil”, ikisi “Bomba olabilir”, ikisi “Bomba”, üçü de “Belirlenemez” demesine rağmen! Yargıtay, Pınar hakkında verilen beraat kararını geri çeviriyor. Pınar’ın başından bu bela 12 yıldır gitmiyor. Kendi deyişiyle bu “korku-bilimkurgu” tarzında bir film! Ama bu ülkede doğup susmadığı için onun payına bu “filmin” zorunlu başrol oyuncusu olmak düşüyor.
Pınar,
 Notre Dame de Sion mezunudur. Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji Bölümü’nü birincilikle bitirmiştir. Strasbourg Üniversitesi’nde doktorasını yapıyor şu anda. Ve bir yandan da hakkında açılan, ne idüğü belirsiz ama niyeti besbelli davanın bitmesini bekliyor.
Bu davada “direnme kararı” vermesini beklediğim mahkeme yargıçlarına yazıyorum şimdi:
Hanımlar ve beyler, sayın yargıçlar,
Geçtiğimiz aylarda Pınar bana bir kitap gönderdi. Daha doğrusu Pınar’ın Türkiye’deki yayıncısı Özyürek Yayınları’ndan geldi kitap. Eğer kendisi burada olabilseydi bir çay içmeye gelir ve beraber yazdığı kitap üzerine gülüşür, konuşurduk. Öyle olmadı. Kitap bir zarf içinde geldi. Adı “Yeşil Kız”. Eğer çocuğunuz varsa öneririm. Masal bir aksak karganın ağzından anlatılıyor. İnsanların kuş dilini çözmesi ve kuşların alarma geçmesiyle başlıyor masal:
“Eyvah! İnsanlar kuş dilini öğrenmiş!”

Pınar
 zarif bir kalbe ve mümtaz bir ruha sahip olduğu için bir kuşun ağzından anlatmış hikâyeyi. Yoksul çocuklardan bahsetmiş, nasıl üşüdüklerinden. Sonra bir de sihirli kurbağa var. Masal güzel ve Pınar daha çok masal yazmak istiyor. Bugünlerde romanını bitiriyor mesela. Onu da yakında okuruz.
Sayın yargıçlar,
Herhalde Pınar’ın bomba koymadığını siz de tahmin edersiniz. Böyle bir cümleyi kurmaktan bile ar ederim. Zaten mesele de o değil. Pınar’ı yok etmeye birileri karar verdi. Niye? Pınar başından beri, sokak çocuklarıyla ilgileniyorsa onların içinde, Kürtlerle ilgiliyse onların arasında olmayı seçti. Tatlı kadındır, yumuşak biridir. Dolayısıyla o konuşunca daha önce Kürtleri dinlemeyen insanlar dinledi. Biliyorsunuz, böyle ağır ve keskin çelişkilerde öncelikle o konuda katır kutur konuşanları değil de sözleri herkes tarafından dinlenebilecek olanları yok etmek ister o çelişkinin devam etmesini isteyenler. Tıpkı vaktiyle Öğrenci Koordinasyonu’ndan öğrencileri içeri tıktıkları gibi, tıpkı şimdi Öğrenci Kolektifleri’ne yaptıkları gibi, tıpkı Hrant’ı öldürmeleri gibi… Pınar da öyle bir kurban. Pınar’ı 15 dakika görmüş herkes bunu bilecektir.
Sayın yargıçlar,
Pınar’
ı korumanızı istiyorum. Çünkü, tıpkı benzerleri gibi, bu ülkede doğmuş, haksızlığa karşı sonuna kadar direnmesi öğretilmiş, yalanı gördüğü yerde doğruyu söylemesi gerektiği belletilmiş, başka türlü de yaşamaya dayanamayan biridir. Bu ülkede doğunca da böyle insanların kaderi epey meşakkatlidir. Yargıtay’ın kararına direndiğiniz takdirde siz bu kaderi değiştirmek için bir adım atmış olacaksınız. Daha da iyisi dünyadaki toplam iyiliğe bir katkınız olacak. Düşünün, kaç yargıca kısmet olur bu? Çok azına.