Benim nesnelliğim Pınar Selek konusunda taraf olmamı gerektiriyor. Sizin de Pınar Selek'ten yana taraf olmanızı istiyorum.
KARİN KARAKAŞLI
Hani kişisel olarak size dokununca başka türlü hissedersiniz ya bir olayı, en çok kafa karışıklığına bulaştırılmış meselelerden biri olan ‘Pınar Selek davası’nı bir de içeriden dinlemenizi istiyorum.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun gerekçeli kararı bir kez daha bomba sözcüğü ile Pınar Selek ismini yan yana getirdi. On iki yıllık bir karabasanın içinden geçen Pınar Selek için ailesi, biz dostları ve onun kişiliğine tanık olmuş binlerce insan için bir kez daha derin bir nefes alıp verileri doğru sırayla sunma zamanı.
Savaş ortamı
Pınar Selek, ülkesindeki savaş ortamını incelemek için çıktı yola. Genç, idalist bir sosyolog olarak neden bir türlü barışılamadığını anlamak ve anlatmak istiyordu. Bugün geldiğimiz ‘Savaşma, Konuş’ noktasındaydı daha o yıllarda ve hep yaptığı üzere, ‘oradaydı.’ Çünkü onun ele aldığı konuları değil, kendine dert edindiği meseleleri vardı.
Ama savaş koşullarını, bu koşulların muhataplarıyla araştırarak anlatmayı isteyince göz altına alındı. Pınar Selek, patlamadan iki gün sonra göz altına alındığında ona Mısır Çarşısı ile ilgili tek bir soru sorulmadı. Çalışması için görüştüğü kişilerin isimlerini vermediği için işkence gördü ve bir buçuk ay sonra patlamayla kendi isminin ilişkilendirildiğini cezaevinde televizyon ekranından izledi. O gün bugündür kendi ismiyle bu patlamayı yan yana getiren korku filmini izlemeye devam ediyor.
Gerek Emniyet’in gerekse üniversitelerin uzman raporları patlamaya gaz kaçağı derken patlamanın bombadan kaynaklandığı iddiasından bir türlü vazgeçilmedi. Üstelik bomba bile olsa o bombanın Pınar Selek’le bir ilgisi yoktu. Esas mesele onun barışa ve anlayışa adanmış sözünün, sesinin tehlikeli bulunmasıydı. Selek, Abdülmecit Öztürk’ün poliste işkence altında verdiği ifadeye dayanılarak suçlandı. Oysa Abdülmecit Öztürk, duruşmaların başından sonuna kadar, Pınar Selek’i tanımadığını, böyle bir ifadeye işkence altında zorlandığını defalarca açıklayacaktı. Ama gelinen noktada Öztürk’ün beraati kesinleşirken Pınar Selek’in iki kez beraat ettiği davadan müebbet hapis istemiyle yargılanması isteniyor. Sadece bu ibretlik ayrıntılar bile bir başına çok şey anlatır.
Çelişkili rapor ve ifadeler
Çelişkili bilir kişi raporları ve bir verilip bir geri çekilen ifadelerle, yalan beyanlarla içinden çıkılmaz bir kedi yumağına dönüştürülen dava, adil yargılama hakkını ihlal ve işkence dolayısıyla artık AİHM sürecinde. Elbette insan kendi memleketinde hukuk mücadelesi verebilmeyi istiyor ama Yargıtay 9. Daire’nin Hrant Dink’i ‘Türklüğü tahkim ve tezyif etme’ suçundan mahkûm ettiğini ve bu kararın da onun öldürülüşüne giden yolda en önemli köşelerden birini tuttuğunu bilirken ‘Yargıtay: Bombayı Pınar Selek koydu’ ibaresinin yarattığı dehşeti sizlerle paylaşmaktan başka çıkar yol bulamıyorum.
Pınar’la ilgili bir diğer gelişme Berlin’deki uluslarası Überleben İşkence Kurbanları İçin Tedavi Merkezi tarafından hazırlanan özel bilirkişi raporuyla uğradığı işkencenin de resmen tespit edilmiş olması. Pınar, sevdiklerini kendi çektiği acılardan korur. Ama kayıtlara geçmiş işkencenin anlattığı bu hakikate ihtiyaç var. Ve bir de şu var: Yıllarını militarizme, her türlü şiddete ve savaşa karşı mücadeleye adamış bir insanın, katliam sanığı olarak topluma tanıtılma girişimi de işkencelerin en büyüğüdür.
Pınar Selek’in dün Radikal’de “Türkiye’de olup bitenleri takip ediyor musunuz?” sorusuna verdiği yanıt, onun hayat duruşunu özetliyor: “Ediyorum. Ama takip etmek rahatlatmıyor. Cezaevinde de, aynı his dolardı yüreğime.... Ben sadece takip edemem. Bir şey öğrenince yapmak isterim. Müdahale etmek isterim.”
Pınar Selek’i tanıyan ve onun şahsında oynanan büyük oyunu gören hepimizde de aynı duygu var.
Takip etmek değil, müdahale etmek istiyoruz. Çünkü ondan bombacı yapılmaya çalışılan dünya yalan bir dünyadır. Orada kimse huzurlu yaşayamaz. Müdahale ettiğinizde ise taraf olursunuz. Önünüzdeki resme bakar nesnel verileri yanyana getirir, akıl, yürek ve vicdanla kanaatinizi oluşturursunuz. Benim nesnelliğim Pınar Selek konusunda taraf olmamı gerektiriyor. Sizin de Pınar Selek’ten yana taraf olmanızı istiyorum. Hukuk adaletle eşanlama gelene kadar nesnel vicdan adına taraf olun. Pınar Selek için değil, gönül rahatlığıyla yaşanabilecek bir Türkiye için... Başka türlüsü haram hepimize.
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalHaberDetay&Date&ArticleID=1030003