Sarphan Uzunoğlu
NTV’de Banu Güven’le Artı’yı izliyorum. Güven’in tavrı yine insandan yana, farkında çünkü insandan başka bir şeye güvenemeyeceğinin. Pınar Selek yurttan uzakta inadına gülümsüyor sanki. Hani canınız yanar; ama buna rağmen gülümsersiniz ya, öyle gülümsüyor. Annem diyor ki ilk fotoğrafları çıktığında gencecikti bu kadın… Genç, gencecik.
Pınar Selek’in gülümsemesi…
Bu ülkenin adaletini düşündürüyor bana annemin cümlesi. “Genç” denen cumhuriyetin “yaşlanan” adaleti. Belki de hiç gençleşmeyen, hiç gençten yana olmayan; hatta öldürmek için genç olanların yaşlarını büyütmekte sakınca görmeyen adaleti düşündürüyor.
Sonra Pınar Selek’in gülümsemesinin sebebini düşünüyorum. Bir fotoğraf değil bu. Bu bir realite. Dünyanın başka bir ucunda da olsa kitaplarını okuyarak hayatı anlamlandırdığım, vicdani ret konusunda bilmem gereken gerekçelerin neredeyse tamamını “Sürüne sürüne erkek olmak” isimli kitabında bana öğreten Selek’in bakışları var orada. Daha nicesi var belki. Davalar var, dosyalar var; ama umut dolu bakışları var ya hiç tanımadığım; ama sayesinde kendime tanımlar kattığım o kadının… İşte bu yüzden varım diyorum kendime, bu satırlar bunun için böyle kucak açıyor bana, size, hepimize.
11 rapor’dan 9′u bomba olmadığı yönünde patlamanın sebebinin. 2′si bomba diyor bilir kişilerin. O bilir kişiler Yargıtay’ın Selek’i bombacı ilan eden zihniyetiyle örtüşüyorlar. Verilmiş bir karar var ortada. Devlet kararını vermiş, kurbanını bulmuş, kılıf arıyor. Minare çoktan çalınmış.
Yıldıray Oğur ya da “Twitter Başsavcısı!”
Peki kılıfı hazırlamak kime düşüyor. Kürt’süz, emekçisiz anayasaya “Evet” diyen Yıldıray Oğur’a elbette. Yiğidimiz, aslanımız, büyük demokrat, siyaset bilimci, kusursuz gazeteci Oğur hiç düşünmeden yükleniyor: Selek’in patlamadan sonra PKK’nin yayın organının başına geçmesi tesadüf mü?
Ben Oğur’un bakamayacağı taraftan soruyorum sahiden tesadüf mü? Pınar Selek’in Kürt siyasetinin, Türkiye’deki devlet faşizmine karşı verilen mücadelenin kalelerinden birinin başına gelmesi ve faşistlere, faili meçhul denen organize cinayetlere ses çıkarması, halkların hakları için ses çıkarması tesadüf mü?
Malum, demokratlarımız düşünür ki Türkiye’de var olmanın, medyada var olmanın tek koşulu iktidarın iki kolundan birine (iktidar ya da muhalefet) eklemlenmektir. Türkiye’de halka eklemlenmek, harekete eklemlenmek için ya militan ya terörist ya da deli olmalısınızdır.
Yıldıray Oğur’u bilmem; ama ben eminim ki Pınar Selek’in PKK’ye yakın denen bir yayın organında yazması tesadüfi değildir. Selek bu ülkenin tarihini değiştiren Kürt siyasal hareketini okuyabilen, kadınlara ayağa kalkın diyen, erkeklik onurunun aşağılık normlar dünyasını gözler önüne seren bir insandır. Yıldıray diyor ki Pınar Selek sosyolog değildir, bırakınız olmasın. Bavulla gazetecilik yapacağına yüreğiyle gazetecilik yapmış Selek’in gönlümüzdeki unvanına genç ve sivil olanların çamur atmasına biz aldırış etmeyiz. Malum, onlar Başbakanlarının devletinin sesini daha gür çıkarmak peşindedirler…
Başbakan’ın yeni gemisi…
Yazıyı bitirirken bir şeye değinmek istedim.
Başbakan’a 24 Kasım için öğretmenlerden hediye gelmiş.
Bunun mantığını ben çözemedim; ama bir öğretmenin hediye ettiği maket geminin yol açtığı söz şu: “Bir gemisi daha oldu yazmayın”
Geminde gözüm yok adam, bana Tuzla’da ölen işçilerden bahset! Benim yaşamdan başka hiçbir şeyde gözüm yok.
http://jiyan.us/2010/11/23/pinar-selek-yeni-savci-yildiray-ogur-ve-basbakanin-yeni-gemisi-sarphan-uzunoglu/