Dr. İlker Meşe
Beyoğlu Hastanesi Acil Polikliniği’nde sıradan bir Cumartesi nöbeti. Soğuk hava ve acil hasta yokluğunda yaşanan bir can sıkıntısı 1995 yılının. Kıyafetleri dökük, yorgun bakışlı, hastalıklı ve kendilerine sokak çocuğu denilen 10 civarında çocuğun gürültüsü ile irkildim. Evet hareket başlıyor, dedim kendime.
Başlarında onları yönlendirmeye çalışan 20-22 yaşlarında bir genç kız vardı. Acil hasta olmadıklarını, fakat yardıma ihtiyaçları olduğunu söyledi. Sosyal güvenceleri yoktu. Hasta olanları bir bir muayene ettim, tetkik ve akciğer filmlerini ve hatta kan tahlillerini yaptım. İlaç tedavisi gerekenlere ilaçları nasıl temin edebiliriz diye yanlarındaki, duyarlı, duygusal, yardımsever genç kızla uzun uzun konuştuk. Bazı ilaçları numunelerle, bazılarını ise hastaneden karşılamaya çalıştım. Eksikleri tamamlamak için mutlaka bir yolunu bulacağını söyledi çocukların koruyucu meleği.
Kimi zaman sokakta birlikte uyuduklarını, kendilerini anlayan bir tek onun olduğunu, her türlü sorunlarında onu aradıklarını söylüyordu çocuklar. Bizlerden biri diyorlardı onun için. Sonrasında bir iki hafta ara ile gelmeye devam etti çocuklar ve yüzü gülücük dolu mutlu kız Pınar. Nöbet günlerimi söylüyordum Pınar’a, dikkatle takip ediyor ve çocukları muayene ve kontrollere getiriyordu.
Yıllar sonra bir bombalama olayının zanlısı olduğunu söyleyen televizyon haberlerinde fotoğrafını gördüm koruyucu meleğin. İnanmadım ve hâlâ inanmıyorum.