Nil Mutluer
İnsanın yol arkadaşını ve dostunu anlatması kolay değil. Hele de Pınar Selek gibi hem çok yönlü hem de 11 yıl boyunca uğradığı haksızlık karşısında yaşama olan tutkusunu bırakmayan ve hatta çevresindekilerin enerji kaynağı olan bir insanı kelimelerin sınırları içinde anlatmak oldukça zor. O yüzden ben Pınar'ı belki ikimizin de ortak alanını olan sosyal bilimlerle ve benim onun desteğiyle geliştirdiğim alan olan masal dünyasıyla olan ilişkisiyle anlatmak istiyorum.
Öncelikle Pınar Selek bir sosyologtur, bir sosyal bilimcidir... Üstelik kitaplarda okutulan ideal durumu hayata geçirmeye başarmış sayılı sosyal bilimcilerden biridir. Pınar sosyolojik çalışmalarında hayattan beslenmekle kalmaz, o hayatın bir parçası haline gelir. Sokakta yaşayan çocuklarla kurduğu atölyeler, Ülker sokak'ın boşaltılması sırasında travesti ve transseksüellerle bir arada direnmesi, Kürt meselesinin barışçı çözümü için gerçekleştirdiği çalışmalar ve “yaşamak en önemli akademik faaliyettir” sloganıyla Amargili arkadaşlarlarıyla çıkardığı dergi ve yürüttüğü etkinlikler bu durumun hayata dokunan en önemli örneklerindendir. Pınar, bu çalışmaları gerçekleştirirken aklındaki argümanı doğrulamak için yola çıkmaz. Toplumsal olayları ötekileştirilen ve az duyulanın bilgisiyle anlamaya çalışır. Bu yolculuk içinde de öğrenmeye ve paylaşmaya açıktır.
Açıklık, öğrenmek ve paylaşmak.... Bu gibi kavramlar iktidarları rahatsız edebilir çünkü, içinde çok sesliliği, barışı ve diyaloğu barındırır. Tahakküm dilini ve mekanizmalarını boşa çıkartır. Özellikle Türkiye gibi bir ülkede sosyal bilimcinin en zorlu işi bu noktada başlar. Çalışmalarının arkasında durabilmek. Boğaziçi sosyoloji bölümü öğrencilerinin yeni geliştirdikleri sloganla sosyal bilimci olarak “biat etmemek.” Pınar “biat etmeyen” ve karşılaştığı zorluklar karşısında yol almaya devam edebilen bir sosyal bilimcidir. Yoluna devam ederken de, çeşitli kesimlerden insanları çalışmalarının ve hayatının bir parçası haline getirir. Bu noktada Pınar'ın çalışmaları Türkiye'deki sosyolojik çalışmalara örnek gösterilebilecek niteliktedir. Pınar, Türkiye'de birçok insanın cesaret edemediği konuları tartışmaya açan bir sosyologtur.
Gelelim Pınar'ın masalcı yönüne...
Pınar Selek bir masalcıdır... Çocuklar için değil, asıl büyükler için masalları vardır onun. Bir seçkisini topladığı “Su Damlası” bunun en güzel örneğidir. Gerçi masallara ve hayal gücüne direnen büyüklerden çok minikler Pınar'ın masallarını okuduğunu açık yüreklilikle paylaşmıştır onunla. “Su Damlası”yla ilgili Tüyap Kitap Fuarı'nda çoğunluğu minikleren oluşan okuyucularıyla buluştuğunun ertesi günü telefonda bana bu buluşmadan neşeyle bahsetti. “Biliyor musun inandırdım hepsini, perilerin olduğuna inandırdım.” Pınar galiba beni de inandırdı perilerin olduğuna. Aynı sosyal bilim yanında olduğu gibi masalcılık yanında da önemli olan ve hepimizin hayatını şenlendiren nokta Pınar'ın masallarının kitap sayfalarıyla sınırlı kalmaması. Pınar'ın en kötü zamanlarda insanın içini açan bir yanı vardır. Her karamsarlığımda beni sadece anlamakla kalmamıştır Pınar, bir de bana o geniş yüreğiyle beslenen masal dünyasından masallar hediye etmiş, içimi umutla doldurmuştur. Hatta hayal gücünün yola devam etmek için önemini yeniden hatırlatmıştır. Şimdi düşünüyorum da, Amargi'nin hiyerarşisiz, üretken bir yer olmasında bu hayal gücünün büyük payı olduğunu anlıyorum. Çünkü, Amargi çoğu zaman sadece hayalleriyle kapıdan içeri giren iyi insanların paylaşım alanı haline geldi. Hayattan beslenirken, hayatı dönüştüren, tahakkümlere ses veren bir nefes alanı oldu bir çoğumuz için.
Pınar sadece bir sosyolog, sadece bir masalcı, sadece bir feminist, sadece bir barış aktivisti, sadece bir arkadaş değildir. Pınar en çıplak gerçeklerle hayal dünyasını bir araya getirebilen, kompartmansız, saydam yaşayan, paylaşan insanların birbiriyle paylaşmasından neşelenen bir insandır.