Pınar Selek
Duygu'nun armağanı Masal Anlatıcısı

 

 

Bu yılki PEN Duygu Asena Ödülü'nün sahibi Pınar Selek'i, burslu olarak gittiği Heinrich Böll evinde ziyaret eden İnci Asena, Selek'in masalları üzerine yazdı.

 

"KUŞ GİBİYİM... Serçe gibiyim... güvercin gibiyim, şahin gibiyim..."

"Nasılsın?" diye telefon etmiştim. Gerçekten nasıl olduğunu öğrenmek istiyordum. Böyle karşılık vermişti. Bu sözcüklerden anlamıştım nasıl olduğunu. Midye adasındaydı. Midye adasının çocuklarına masallar anlatıyordu. Kara Peçeli Cadı'nın adasıydı orası. Çocuklara şöyle diyordu masalda : " Bende korkuyordum ( güvercin ), ama yerinde duramıyor ( serçe ), aramayı bırakmıyordum ( şahin )."

 

Nasıl olduğunu anlamıştım...

 

Pen Türkiye Merkezi'nin yeni dönem başkanı, yazar İnci Aral'dan bu yılki Pen Duygu Asena Ödülü'nü Pınar Selek'in aldığını öğrenince nasıl sevindim bilemezsiniz. Sevindim çünkü Pınar, Duygu'nun giderken bıraktığı bir armağandı; hastanede tanışmıştık, boynuma sarılmıştı, "Her türlü desteği vermeye hazırım" demişti ve ondan sonra Duygu'yla ilgili her konuda elinden gelen desteği verdi. Gerçekten... Duygu gittikten sonra benden elini çekmeyen sayılı insanlardan biri oldu. Hep yanımda hissettim.

Bu sevincimin özel nedeni.

Öte yandan, yeryüzündeki varlığıyla, sevgisiyle, barışçılığıyla, her zaman ezilenlerin, hakkı yenenlerin yanında duruşuyla, şiddete karşı oluşuyla, vericiliğiyle; sosyologluğuyla, yazarlığıyla, araştırmacılığıyla, feministliğiyle Pen-Duygu Asena Ödül heykelciliğini elinde tutmayı en hak eden insanlardan biri değil mi Pınar Selek!

 

Selek'le Heinrich Böll'ün evinde

 

Ben de öyle düşündüğüm için ödülü, şu sıralar bursla Almanya'da bulunan Pınar'a elimle vermeyi, sonrada birlikte bir fotoğraf çekilmeyi çok isterim. Bir takım aksilikler yüzünden  heykelciliği alamadım yanıma, gene de yanına gittim Düren'e; Pınar'ın mesken tuttuğu eve, yani, Heinrich Böll'ün evine...

Paris'ten otomobille gittim. Güneşli bir sonbahar günü. Lille, Liege, Köln yolunda 31 Ekim 2009 ve günlük güneşlik ortalık ama renkler sonbahar renkleri. Neredeyse yol boyunca orman ya da iki yanda sıra sıra ağaçlar. Bu sonbahar renklerinde bir gariplik seziyorum. İnsan bakmaya doyamıyor. Baktıkça bakmak geliyor içimden. Gözümü bir an kapasam hemen açıp yeniden görmek istiyorum o renkleri. Renklerin adı yok. Hangi adı verseniz yanlış kaçar gibi geliyor. Sonbahar renklerinde bir gariplik var; insan doyamıyor. Pınar, Heinrich Böll evinin kapısında karşıladı beni, kucaklaştık. Birbirimize heyecanlarımı anlattık, kırmızı şarap içtik. Evin arkası orman. Ben yürümeyi sevmem; zorla yürüttü beni. Çok güzel... Yere oturup saatlerce kalabilirmişim gibi geldi. Büyük yapraklar topladık evi süslemek için. Pınar zaten taşlarla, otlarla, bezlerle kendi sıcaklığını vermiş duvarlara. Pınar bu, dağ başında bile olsa ( kaldığı yere dağ başı diyebiliriz kolayca ) boş durur mu! Yazıyor, konferanslara gidiyor, yürüyüşe çıkıyor, dost ediniyor. Evin öteki bölümlerinde yaşayan değişik ülkelerden insanlar var; hepsiyle ahbap. Pınar onlara da destek elini uzatıyor.

 

Ertesi gün vedalaştık...

 

Eve döndükten sonran Pınar Selek'in ikinci masal kitabının yayımlandığını öğrendim. "Su Damlası"ydı birincisi; bu yenisinin adı "Siyah Pelerinli Kız".

"Su Damlası" masal kitabı çıkmadan önce Pınar bana, "Biliyor musun ben masal anlatıcısıyım," demişti. Bu konuda soru sormamıştım ona, ama düşündüklerimi anımsıyorum. Kime anlatıyordu masallarını, ailesine mi; dam arkadaşlarına mı; travestilere mi; sokak çocuklarına mı! Kime, nerede, nasıl... Kitapları çıkınca herkese anlatır oldu. Bana da...

Ben iyi bir masal okuyucusu değilim, istemeden de olsa mantığımı işin içine sokmadan edemiyorum; bu da masalın büyüsünü bozuyor. Oysa çocukken annemin anlattığı masalları bayağı etkilenerek, severek dinlediğimi anımsıyorum ama sonra ne olduysa kızıma, Berfu'ya, anlatırken değiştiriyordum masalları. Örneğin Kül Kedisi'nin uğradığı haksızlıklara başkaldırmayışını yeriyor, masal yerine anlattığım Yunan mitologyasından öykülerde tanrıları, tanrıçaları eleştirmekten geri durmuyordum.

 

Ciddi ciddi masal okumak

 

Berfu dört, ben yirmi dört yaşındayken Londra'ya gittik. Ben çalıştım, Berfu okula başladı. Bir arkadaşımın beni Playboy kulübüne götürdüğü akşamın sabahında Berfu, ne vardı orada, diye sordu. Aman, dedim, kızlar tavşan kuyruğu, kulağı takıp mayoyla oradan oraya dolaşıyorlar. Zeynep Avcı bizimleydi, ne yapıyorsun, dedi, bana, çocuğa böyle mi anlatılır... sonra sözü benden alıp başladı anlatmaya: Küçük, beyaz tüylü, pamuk gibi tavşanlar zıplaya zıplaya merdivenleri çıkıp iniyorlar...

Bu yaklaşımım Berfu'yu nasıl etkilemiştir acaba, bilmiyorum. Her neyse...

İşte bu yüzden sanırım Pınar Selek'in masalını bir çocuk gibi okuyamıyorum, belki Pınar'ın okumamı umduğu gibi de okuyamıyorum. Ciddi ciddi okuyamıyorum...

"Sen acımın meyvesisin

Sen benim yavrumsun

Bebeğimsin..."

"Siyah Pelerinli Kız"ın ninnisi böyle. Çünkü, "Güzelliğinden dolayı, adada pek çok erkeğin gözü ondaymış, o ise babası gibi yoksul bir balıkçıyı severmiş. Ama duyduğuma göre, çoğu insan için para aşktan daha önemli. Babası, para karşılığı, kızını zengin bir arazi sahibine vermiş. Siyah Pelerinli Kız çok ağlamış, çok direnmiş ama gücü yetmemiş..."

Türkiye'den ve başka ülkelerden bildiğim masalları, halk türkülerini düşünüyorum. Bu sorun hep var. Yüzyıllardır değişmeyen bir sorun. Olabilir mi?

Dedim ya, Pınar'ın okumamı istediği gibi okuyamıyorum masalı, Pınar'ın kendisi geliyor aklıma. Tümcelerde...

(...)

"Bunu kabul edemezdim. O cadıyı bulmaya, onunla hesaplaşmaya karar verdim."

"O zaman mücadele ederim..."

"Merak etme... Ben kimseye zarar vermem. Onun gözlerine bakacağım ve utanmasını sağlayacağım."

"Nefreti sildin..."

"Sen bana yol gösterdin..."

"Ama önemli olan yol göstermek değil, o yolu yürümektir."

(...)

Tümcelerde Pınar Selek'i buluyorum.

Ve dediği gibi, Midye Adası'nda o masalın içine giriyor, hayat değişiyor:

"İşte böyle bitiyor benim masalım. Ben içine girdikten sonra gülümseyen masalım... Şimdi artık, Midye adasında, çocuklar yepyeni masallar dinliyorlar. Allı, pullu, yeşilli, sonu mutlu biten masallar..."


İnci Asena

Milliyet Sanat/ Aralık 2009

Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Mahkeme Süreci Court Process