Pınar Selek
Cinsiyet ayrımcılığına nasıl son verilir? – Narges Muhammadi’nin Pınar Selek ile röportajı

Cinsiyet ayrımcılığına nasıl son verilir? – Narges Muhammadi’nin Pınar Selek ile röportajı



İran rejimi tarafından 10 yıl hapis cezasına çarptırılan 2023 Nobel Barış Ödülü sahibi Narges Mohammadi, cinsiyet ayrımcılığını görünür kılmak için sorduğu spesifik sorular aracılığıyla dünyanın dört bir yanından seçtiği 7 kadınla sohbet ederek muazzam bir eyleme imza attı. Sosyolog Pınar Selek de Narges Mohammadi’nin söyleşi yaptığı kadınlar arasında. Lucas Duvernet-Coppola tarafından derlenen metinler Society dergisinin Eylül 2024 sayısında yayınlandı.


NARGES MOHAMMADI: Marjinalleştirilmiş bireyler üzerine yaptığın çalışmalarda, marjinallik sorusu genellikle belirli gruplara odaklanıyor gibi görünüyor. Sence kadınlar diğer gruplara nazaran marjinalleştirilmiş bir grup olarak mı değerlendirilmeli? Kadınların marjinalleştirilmesinin dinamikleri, üzerinde çalıştığın diğer gruplarınkiyle nasıl karşılaştırılabilir?


PINAR SELEK: Sevgili Narges, haklı olarak marjinal bireylerden bahsediyorsun ama marjinallerden değil. Bu çok önemli çünkü “marjinal” denince akla tuhaf, asosyal, anormal, canavarımsı ve endişe verici bireyler geliyor. Ancak senin de net bir şekilde işaret ettiğin gibi, marjinallik meselesi kişisel bir duruma ya da baskı sonucu ortaya çıkan marjinalleşme mağdurlarına özgü bir karaktere atıfta bulunmuyor. Yani mesele mağdurların üstlendiği bir rol değil, pek çok biçim ve derecede tezahür eden güç ilişkilerinin etkileridir. Beşer medeniyet, güç ilişkileri ve dolayısıyla boyun eğme ve özgürleşme arasındaki mücadele ile şekillenir. Direnişi imkansız ya da etkisiz kılmak için, iktidarı elinde bulunduranlar insanları zayıflatacak, yoksullaştıracak ve görünmez kılacak mekanizmaları devreye sokarlar. Marjinalleştirme de bu süreçlerin bir sonucudur. Bu nedenle hiçbir zaman marjinalleştirilmiş gruplar üzerine çalışmadım, iktidar mekanizmaları ve stratejileri üzerine, örneğin erkek bedenlerinin toplumsal inşası ile erkek iktidarının ve siyasi şiddetin yapısal üretimi arasındaki bağlantılar üzerine çalıştım. Aynı zamanda kolektif eylem, başka bir deyişle benim de içinde yer aldığım toplumsal mücadeleler üzerine çalışıyorum.


Çalışmalarım ve mücadelelerim sayesinde marjinalleştirme sürecinin değişmez değil, dinamik ve alaşağı edilebilir olduğunu öğrendim. Bir yandan egemenler kurbanlarını güçsüz, sessiz, etkisiz ve zayıf kılmayı hedefliyor. Öte yandan, ezilenler bu stratejiyi tersine çevirmek için kaynaklarını seferber ediyor. Örneğin biz kadınlar yüzyıllardır diğer güç ilişkilerinden beslenen erkek egemenliğine karşı mücadele ediyoruz. Bu uzun mücadeleye rağmen henüz toplumsal düzeni dönüştürebilmiş değiliz. Aksine, bu düzen muhafazakârlığı, faşizmi ve cinsiyetçi güçleri yeniden canlandıran neo-liberal ekonominin küreselleşmesi ile her zamankinden daha fazla pekiştiriliyor. Küresel ölçekte artan eşitsizlikler, toplumsal hiyerarşinin en altındaki grupları giderek daha savunmasız hale getiriyor. Sesini duyurabilmek imkan gerektirdiğinden, çoklu güç ilişkilerinin kesişiminde yer alanlar giderek daha fazla marjinalleşmeye maruz kalmaktadır. Ancak mücadelelerimiz de giderek güçleniyor. Onlar bizi bastırmayı başaramadıkça, baskıları artıyor ve biz daha da ileri gidiyoruz.


Aynı şey senin için de geçerli sevgili Narges. Seni marjinalleştirmek ve yok etmek için her şeyi yapıyorlar. Ve sen, hapsedilmiş ve bastırılmış olmana rağmen kontrol edilemezsin. Düşünce ve eylem özerkliğini derinden hissediyorum. Bize bu soruları göndermen özgün bir feminist eylem. Ve göz kırparcasına çok güçlü bir mesaj gönderiyorsun: “Özgürleşmemiz birbirine bağlı. Seslerimizi, zekamızı birleştirerek ve kaynaklarımızı bir araya getirerek işleri harekete geçirebiliriz. Bunu gerçekleştirmek için sınırları, duvarları ve zorlukları aşmamız gerekiyor. Bu mümkün: sadece odaklanmamız ve çok çalışmamız gerekiyor.”


NARGES: Kendi ülkende yaşadığın zulüm ve düşmanlıkların karşısında, ideallerine inanmaya ve adalet için mücadele etmeye devam edecek gücü nasıl buluyorsun? Bu olumsuzluklara rağmen mücadeleni sürdürmek için hangi iç kaynakları veya dış destekleri harekete geçiriyorsun?


PINAR: Daha fazla güç bulmak için sanırım ben de senin gibi birden çok kaynaktan yararlanıyorum.Ve bunu her zaman yapıyorum! En büyük kaynağım sevgi, ve sevme yetimi sağlam tutmak. Sadece birini düşünmek gibi basit bir eylem bile sana saygı ve haz duygusu veriyorsa, o zaman asla mutsuz olmazsın. Sen, ben ve dostlarımız; biz mutlu kadınlarız. Bizi asla mutsuz etmeyi başaramazlar. Sevgiden gelen mutluluk bize yaşama gücü veriyor. Bu duygu en güçlü tatminini dayanışma deneyiminde buluyor.

Büyük resmin içinde küçücük bir zerre olduğumu bilmek de direnmeme yardımcı oluyor. Bu şekilde, baskıların ağırlığını tek başıma taşımıyorum. Bu bilgi aynı zamanda bana bir sorumluluk duygusu da veriyor. Kendime şöyle diyorum: “Biz küçük noktalarız ve aramızda bağlantılar var. Ve ben düşersem, bir başkasının dengesini bozarım...”.


Felsefi ve siyasi analizler ateş böcekleri gibi etrafımı sarıyor. Gramsci'nin ünlü gözlemini düşünüyorum: “Zekanın kötümserliğini iradenin iyimserliğiyle birleştirmeliyiz”. Hüznün beni bunalttığı ve insanlıktan umudumu kestiğim zamanlarda, Gramsci'nin bu sözleri büyüleyici fısıltılar gibi dudaklarımda beliriyor. Vahşete karşı verilen kavgadaki neşeyi görüyorum. Karamsarlıkla içli dışlı olmak beni güçlendiriyor. Şimdi gençken olduğumdan daha güçlüyüm. Dünyanın iki günde değişemeyeceğini öğrendim. Artık başarısızlıklar, hatalar ve yeniden başlangıçlar beni yıldırmıyor. Bir kenara çekilip, bazı şeylerin neden değişmediğini sormuyorum. Sevgiden ve kucaklaşmalardan payıma düşeni alıyorum. Ayrıca, feminist teorilerin diğer eleştirel sosyal teoriler ile diyalog halinde yenilenebildği takdirde bir şeyleri değiştirmek için sihirli değnek haline gelebileceğini söyleyen arkadaşımız Bell Hooks'u düşünüyorum. Özellikle günümüzde, feminist mücadeleler çok yönlü eylemliliklerle etkileşimde bulunurak geniş bir çeşitlilikteki olasılıkları deneyimliyor.


Farklı feminist hareketlerin, farklı alanların ve deneyimlerin etkileşimi; grupların, stratejilerin, ittifakların ve elbette tartışmaların çoğalmasını sağlıyor. Daha fazla aracımız, daha fazla deneyimimiz, düşünmek ve mücadele etmek için daha fazla yolumuz var.


Sevgi, başkalarıyla olan bağları hissetmek, düşüncenin özerkliğini korumak ve başkalarıyla birlikte eyleme geçmek, tüm zorluklara rağmen bana hala devam etme gücü veriyor. Ve biliyorsun sevgili Narges, senin soruların da bu gücü harekete geçirdi. Seni düşünerek, içinde yaşamaktan gurur duyacağımız bir dünya yaratmak için daha da çok çabalayacağım.


NARGES: Kız kardeşlik kavramı senin için ne ifade ediyor ve bu kadın dayanışması duygusunu ilk kez nasıl deneyimledin? Kız kardeşlik, çalışmalarını ve kadın hakları için verdiğin mücadeleleri nasıl etkiledi? Verili bir yapısal sistemin içinde niceliksel olarak önemsiz olan ya da elzem görünmeyen bu kavram.


PINAR: İlk kız kardeşlik deneyimim küçük kız kardeşim Seyda ile oldu. Onun sayesinde sevgiyi ve sevgiyi geliştirmeyi öğrendim. Ve bu deneyim sayesinde dostluk alanına da daha kolay girdim, sınırlar olmadan. Biz ateşin içinde büyüdük. Bir masalın içindeymişiz gibi hissetmek için her şeyi yapıyorduk ama masalımızın yazarı bizi sürekli sınıyor gibiydi. 1980'deki askeri darbe gecesini hatırlıyorum. Askerlerin evimize gelişi. Babamızın tutuklanması. Annemizin hastalığı. Hastane. Hapishane. Okul. Gözyaşları. Yüzleşmeler. Çok küçüktük ama birbirimize destek olduk. El ele, birbirimizi alevlerden uzaklaştırarak nice yangından kurtulduk. Bunu pek çok kez yaptık. Zor zamanları atlattık. Birlikte direndik. Birbirimizi harekete geçirmeyi öğrendik. Bence sevginin sınırsızlığını deneyimlemenin verdiği güç sınırları aşmayı sağlıyor. En azından ben böyle yaşadım.


Büyüdükçe farklılıklarımız daha da belirginleşti. Farklı yollar seçtik. Bir bahçeyi bir mısır tarlasına tercih ediyorsak, birbirimize benzemenin bir anlamı olmadığını kısa sürede anladık. Ve ben tutuklanıp hapsedildiğimde, Seyda avukatım olmak için işini bırakıp hukuk okumaya başladı. Ve başardı da. 26 yılı aşkın bir süredir davamın gözü, eli ve ayağı oldu. Davamın yükünü omuzlarında taşıyor. Ne yapılması ya da yapılmaması gerektiği konusunda benden çok daha fazla düşünüyor.


Onunla birlikte, benzerlikten değil, paylaşımdan ve çoğulculuktan doğan sevgiyi geliştirmeyi öğrendim. Bir deneyim diğerini doğurdu: Onunla birlikte kendi sınırlarımı aşmayı öğrenmem diğer kız kardeşliklerle tanışmamı sağladı. Kolaydı, bir o kadar da zordu. Hem de çok zordu. Çünkü daha kısa bir süre içinde, daha az yaşanmışlıkla kendini başka birine adamak zor. Seyda ve ben aynı sınıftan, aynı sosyal geçmişten, aynı koşullardan geliyoruz. Farklı sosyal ve siyasi zorluklarla karşı karşıya olan başka kadınlarla o güçlü bağı kurmak için daha çok düşünmek, dinlemek, sorgulamak, tartışmak ve kendinizi yeniden şekillendirmek zorundasınız. Emek. Her zaman emek.


Şimdi görüyorum ki önümde bir sürü kapı var. Ne olurlarsa olsunlar, birinden geçmeyi başardığınızda, diğerlerinden geçmenin daha kolay olduğunu göreceksiniz.


Bunu sevmeyi öğrendim: yeni kapıları açmayı. Sınırları aşmayı.


Çeviren: Hala Tanığız Platformu


Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Mahkeme Süreci Court Process