Pınar Selek
Bir utanç davasının anatomisi
HÜRREM SÖNMEZ - www.diken.com.tr - 21/12/2014

16 yılda neler olur? Çocuklar büyür, insanlar yaşlanır, iktidarlar gelir, iktidarlar gider, hakimler gelir, mahkemeler değişir, aynı davadan üç kez beraat edilir, adalet beklenir.

Böyle deniyordu dostlarının Pınar Selek için hazırladığı ‘Hâlâ tanığız’ başlıklı kısa videoda: “Geciktirilmiş adaletin bizatihi kendisi cezadır.”

Pınar’ın adaleti arama hikayesi  mi diyelim yoksa devletin Pınar’la meselesi mi? Zira Pınar Selek ve ona inanan tüm temiz yürekli insanların adaletin peşinde geçirdiği onca yıl devletin de bitmeyen bir intikam ve husumet hikâyesiydi aynı zamanda.

Çok eski bir hikaye

20140221 pinar selek-SB

Her şey 1998 yılı temmuz ayında başlasa da mesele çok daha eskiydi aslında; otoritenin, sorgulayan, ‘Neden?’ diye soran bireyle meselesi kadar eski.

“Özgür, mutlu, ahlaklı bir yaşam nasıl mümkün olabilir sorusu çocukluğumdan beri beni meşgul ediyordu, bu nedenle sosyoloji okudum” diyor Pınar. Şu yeryüzündeki varlığına mânâ arayan her insanın sorması gereken bir soruya, onurlu bir insana yakışır hayat sürdürme gayretine devletin verdiği cevap, bir komployla hayatının 16 yılını gasp etmek oldu.

Kabusa dönen yılan hikayesi

Pınar Selek davasındaki hangi acayipliği konuşalım, hangi birini anlatalım…

Mesela bir insan aynı davadan kaç kez yargılanır ve kaç kez beraat eder? Pınar Selek 20 Aralık 2014’te aynı davadan dördüncü kez beraat etti. Tekrar tekrar görülen bir kabusa dönen yılan hikayesi  bitti mi, bunu henüz bilmiyoruz, çünkü dava bu aşamaya gelene kadar öyle çok şey oldu ki, kurmaca olsa “Yok artık” dedirtecek bir yargı süreci yaşandı.

Devletimiz reddedilmeyi sevmez

pinar selek

1998 yılı temmuz ayında Pınar Selek terör örgütüne üye olduğu iddiasıyla gözaltına alındı. Gözaltında tutulduğu yedi gün boyunca ne avukatı ne de ailesiyle görüştürüldü, hakim karşısına çıkartılmadı. İşkence gördü.

Evet haklar ve özgürlüklerin iç hukukta hiçe sayıldığı zamanlarıydı memleketin. Özgürlüğünden yoksun bırakıldığı, baskıya ve işkenceye maruz kaldığı o günler boyunca Selek, Kürt meselesine ilişkin mesleki araştırma yaptığı ve ‘Neden savaşıyoruz’ sorusuna cevap aradığı sırada görüşüp tanıştığı kişilerin isimlerini vermeye zorlandı. Reddetti.

Sen misin devleti reddeden

misir carsisi patmalasi

Mısır Çarşısı’ndaki patlama, 9 Temmuz 1998 günü bir büfede meydana gelmişti. Patlama sonucunda yedi kişi hayatını kaybetmiş, 127 kişi yaralanmıştı.

 

Devletimiz reddedilmeyi sevmez, muhtemelen ‘Demek öyle gör bak sana neler yapıyoruz’ dediler. İfadesi işkence altında alınan Selek hakkında önce terör örgütü üyesi olduğundan bahisle iddianame düzenlendi. Ama daha sonra, o gözaltına alınmadan iki gün önce meydana gelmiş Mısır Çarşısı patlamasında bombacılardan biri olduğu suçlamasıyla hakkında başka şüphelilerle birlikte yeni bir iddianame daha düzenlendi ve iki dava birleşti.

1999 yılı şubat ayında dava görülmeye başladı, incelemeler neticesinde patlamanın bombadan kaynaklanmadığı yönünde hazırlanan üç ayrı bilirkişi raporu karşısında, 2000 yılı aralık ayında Pınar Selek tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edildi.

Davanın tarafı bir ‘devlet’

Tahliye üzerine dönemin içişleri bakanlığı ve İstanbul emniyet müdürlüğü, rahatsızlıklarını belirten bir yazı yazdı mahkemeye. Yani dediler ki ‘Biz bu davada tarafız, ayağını denk al ey mahkeme.’ Doğru düşündünüz, evet, ‘Yargı bağımsızdı değil mi?’

Emniyetin yoğun ısrarı ve arzusu karşısında mahkeme tarafından yeniden bilirkişi incelemesi yapıldı. Ama bu raporlar da patlamanın gaz kaçağından kaynaklandığını teyit etti bir kez daha. Emniyet, mesnedi belirsiz, patlamanın bombadan kaynaklandığına dair bir jandarma raporunu mahkemeye göndermekte buldu çareyi.

İlk beraat

20140425 pinar selek

Buna rağmen 8 Haziran 2006’da İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi sanıklar Selek ve diğer sanık Abdülmecit Öztürk hakkında Mısır Çarşısı patlamasına ilişkin ‘ceza verilmesine gerektirir kesin ve inandırıcı delilin elde edilemediğine’ dair ilk beraat kararını açıkladı. Ancak bu karar Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından usulden bozuldu.

Yeniden yapılan yargılama sonucunda, 23 Mayıs 2008’de İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, eski kararını tekrar ederek, Selek ve Öztürk hakkında yeniden beraat kararı verdi. Savcı, Öztürk hakkındaki beraat kararını temyiz etmezken Selek hakkındaki kararı temyiz etti. Oysa ki Selek’e yöneltilen suçlamanın tek dayanağı Abdülmecit Öztürk’ün daha sonra mahkeme huzurundaki ifadesinde işkence altında ve zorla verdiğini açıkça beyan ettiği ‘Eylemi birlikte yaptık’ içeriğindeki polis ifadesiydi.

Yargıtay’ın bozan ısrarı

Böylelikle Öztürk’ün beraati kesinleşmiş oldu ama eylemi birlikte gerçekleştirdiğini söylediği (!) diğer sanık Selek hakkındaki yargılama devam etti.

Nitekim 10 Mart 2009 tarihinde Yargıtay 9. Ceza Dairesi, sadece polis ifadesine ve dosyadaki bilimsel raporlar yokmuş gibi fizik kurallarına aykırı olduğu tespit edilen jandarma raporuna dayanarak Selek’in, ağır müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasını istedi ve İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nin beraat kararını bu kez esastan bozdu.

Yargıtay Başsavcısı, Yargıtay 9. Ceza Dairesi’nin bu bozma kararına itiraz ederek, ‘Patlamanın bombadan kaynaklandığı kanıtlanamamıştır’ gerekçesiyle beraat kararının onanmasını istedi.

9 Şubat 2010’da Yargıtay Ceza Genel Kurulu, Yargıtay Başsavcısı’nın itirazını reddetti. Dosya, yeniden karar verilmek üzere İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne iade edildi.

9 Şubat 2011’de İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi, Yargıtay’ın bozma kararına karşı, Mısır Çarşısı’ndaki patlamayla ilgili olarak Selek ve Öztürk hakkında daha önce vermiş olduğu beraat kararında direndi. Yani Pınar aynı davadan üçüncü beraatini almış oldu.

Hukuk tarihine geçecek skandal

Fakat üçüncü kez verilen bu beraat kararı da savcı tarafından temyiz edildi. Savcının temyiziyle birlikte, dava bir kez daha Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda ele alınacaktı. Ancak mahkemenin önüne gelen Mısır Çarşısı dışındaki diğer birleşen dosyadaki bazı sanıkların beyanları alınmadığı için bu konularla ilgili yargılamaya devam edildi.

Tam da bu noktada Mısır Çarşısı davasıyla birleşen diğer yan davalardaki usul eksikliklerinin tamamlanmasına ilişkin 22 Kasım 2012 tarihli duruşma hukuk tarihine geçecek bir skandala sahne oldu: Mahkeme kendi verdiği beraat kararını kendisi geri aldı. Hem de dosyaya vakıf mahkeme başkanının raporlu olduğu sırada duruşma yapan geçici başkan, dosyayı bilmeyen heyet tarafından!

Karar verilen bir dosyada mahkeme el çekmiş durumda olacağı ve o karara karşı ancak temyiz yoluna gidilebileceği usul kuralına ragmen ‘Biz verdik oldu’ dedi mahkeme, ‘Fikrimizi değiştirdik o kadar.’

Üç beraatin ardından müebbet hapis cezası!

Sonrasında 24 Ocak 2013 tarihli duruşmada Mısır Çarşısı patlamasıyla ilgili Abdülmecit Öztürk’ün beraati temyiz edilmediği için kesinleşirken Selek ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldı. Mahkeme başkanının muhalefet şerhine rağmen ‘oy çokluğu’yla.

Yerel mahkemenin bu kararı hakkında Yargıtay 9. Ceza Dairesi temyiz incelemesi sonucu direnme kararının geri alınmasının hukuka aykırı olduğuna karar vererek davanın esasına ilişkin bir karar vermeden, müebbet hapis cezası kararını usulden bozdu.

Ve dördüncü beraat

pinar selek son

 

Bozma üzerine dava dosyası, özel yetkili mahkemeler kaldırıldığı için bu defa İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Yeni bir mahkeme ve yeni bir heyet vardı bu defa. Yargılama sonucu savcının Selek’in ‘müebbet hapis cezasıyla cezalandırılması’ yönündeki mütalaasına rağmen mahkeme tarafından daha önceki beraat kararında direnilmesine karar verildi.

20 Aralık 2014 tarihli kararda sanıkların üzerlerine atılı suçu işlediklerine dair mahkumiyetlerine yetecek ölçüde kesin ve inandırıcı delil elde edilemediği ve şüpheden sanığın yararlanacağı ilkesi gereği sanıkların beraatlerine karar verildi. Böylelikle Pınar Selek 16 yıldır süren davada dördüncü kez beraat etmiş oldu.

Yine de bitmedi

Lakin bu yargılamanın sona erdiği anlamına gelmiyor. Karara karşı temyiz yolu açık ve dosya yeniden Yüksek Mahkeme’nin önüne gidecek gibi görünüyor.

Ama en azından farklı bir mahkeme heyeti tarafından bir defa daha Selek’in masum olduğuna karar verilmiş bulunuyor. Husumet ve intikam yüklü bu ‘adaletsizlik hikayesi’ ne zaman sona erecek ve onca yıl geciken adalet ne zaman tecelli edecek bunu bilebilmek mümkün değil ama Selek kamu vicdanında zaten masum, onu biliyoruz.

Selek’le birlikte bu uzun ve zorlu yolculuk boyunca ona inanmaktan, onunla dayanışma içinde olmaktan asla vazgeçmeyen, memleketin ve dünyanın uzak şehirlerinde o kararı yüreği ağzında bekleyen, o bir kez daha beraat ederken kararı gözyaşları içinde dinleyen, farklı milletlerden ve  kimliklerden onca  insanın asla pes etmeyeceğini de biliyoruz.

Utanç davası

Çünkü biz hâlâ, sonunda ‘iyilerin kazandığı’ bir dünyaya inanmaya devam ediyoruz her şeye rağmen. ‘Özgür, ahlaklı ve mutlu bir hayat’ için onuruna ve inandıklarına sahip çıkan bir kadının, elinden alınan yıllarına karşılık devletin utanç davası olarak şerh düşülecek bu dava tarihe.

Bunca yıldır bu dava sürerken, Pınar’ın o çok sevdiğim ailesinin yüzüne bakarken ben utanıyorum bu devletin ayıbından. Şüphesiz yaşadığımız onca kâbus içinde bize bu memlekette en iyi öğrettiğiniz şey ‘utanmak’ oldu. Başkalarının ayıplarından, başkalarının vicdansızlıklarından, başkalarının ahmaklıklarından utanarak geçirdik ömrümüzü. Gerçekte utanması gerekenler gece nasıl koydular başlarını yastığa bilmiyoruz ama biz onlar yerine utandık.

Utandıkça insan olduğumuzu hatırlayarak, hatırlatarak…

 

www.diken.com.tr/bir-utanc-davasinin-anatomisi/

Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Mahkeme Süreci Court Process