Pınar Selek
Tek mesele Özel Yetkili Mahkemeler mi?

Pınar Öğünç - Radikal - 06/01/2014


Ana haber bültenlerinde, tartışma programlarında, mahalle kahvelerinde, berber aynalarında, maç bileti kuyruklarında bu kadar fazla hukuktan konuşulan, bu kadar fazla hukuk tartışılan bir ülke var mıdır acaba? Size de tuhaf gelmiyor mu, işimiz, merakımız bu değilse, hasbelkader bir sefer, iki sefer mahkemelere işimiz düşmediyse, biz sıradan faniler olarak neden bu kadar fazla hukuk terimi biliyoruz?

Ülkenin iç kanamalı bir organı sanki yeni teşhis edildi. Asıl saik kanamayı durdurmak olmasa da hukuk sistemine, yargılama biçimlerine, hukukun siyasallaşmasına dair yürütülen tartışma faydasız da değil. Örneğin Anayasa Mahkemesi’nin bir bireysel başvuruya verdiği kararın nasıl bazıları için emsal teşkil edemediği, burada Kürt milletvekillerine uygulanan çifte standardı, eşitlik ilkesinin ihlalini çok daha fazla kişi görüyor artık. Pınar Selek davasındaki hukuk trajedisini yıllardır anlatmaktan dillerinde tüy kalmayanlar biraz daha kalabalık. Mesela daha Yargıtay Başsavcılığı mütalaasını vermeden, aylar önceki iade talebi nasıl birden ısıtılıp karar öncesi basına servis edildi, gözden kaçmıyor. Ya da HDP Eşbaşkanı Milletvekili Sebahat Tuncel’in cezasını Yargıtay’ın neden şimdi onadığı, daha fazla insan için bir soru işareti. Evet, zamanlama manidar.

Tutuklama uygulamaları
Daha ziyade Balyoz, Ergenekon davaları üzerinden, çok da yerinde olduğu üzere Özel Yetkili Mahkemeleri konuşurken, merceği genişletmek adına bir araştırmadan söz etmek istiyorum. Bahçeşehir Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından İstanbul adliyelerinde 800 dosya üzerinde yapılan ‘Türkiye’de Tutuklama Uygulamaları ve Tutuklamada Savunmanın Rolü’ araştırması çok mühim rakamlar veriyor. Özel Yetkili Mahkeme kararlarını dışarıda tutmaları, baştan izin alınmasına rağmen bin bir kulp bulunarak terör davaları dosyalarına erişememeleri, hukuk sistemine dair meselenin son dönemde odaklandığımız başlıkların çok ötesinde olduğunu gösteriyor. Günlük hayatta hukuktan daha az konuşabilmek için hakiki bir reforma ihtiyaç var aslında.

Örneğin araştırmaya göre savcıların yüzde 97’si herhangi bir gerekçe göstermeden tutuklama isteminde bulunuyor. Bu istemin reddedildiği haller ise sadece yüzde 2,7. (Dikkat 27 değil) kaldı ki, bu oran için bile savcının itiraz yüzdesi yüzde 44.

Şikâyet iş yükü
Kaçma şüphesi varsa bunun gerekçelendirildiği haller sadece yüzde 9. Tutuklama kararı ölçülülük prensibi açısından tartışılmış mı? Yüzde kaç dersiniz? Sadece yüzde 1. Adli kontrolün neden yetersiz kalacağı ise yüzde 98,5 oranında açıklanmamış bu dosyalarda.

Hâkimlerin, kararlarda değil AİHM kararlarına atıf yapmak, emsal teşkil edebilecek dosyalardan bihaber kalabildiklerinden söz ediliyor. Onların da yakındığı iş yükü; dava dosyasının tamamını okumak bile ciddi mesai. Taciz, tecavüz, istismar davalarında mağdurun haklarını koruyan usuller bu hengâmede es geçilebiliyor. Bu konularda ciddi bir eğitim noksanlığı mevzubahis.

Tamam, Özel Yetkili Mahkemeler de Terörle Mücadele Kanunu’nun kendisi de birçok hukuksuzluğun kaynağı olarak tartışmayı hak ediyor. Temel meselelerimiz. Ama çerçeveyi biraz daha da genişletmek, belki şerden doğacak hayır yüzdesini yükseltebilir.

http://www.radikal.com.tr/yazarlar/pinar_ogunc/tek_mesele_ozel_yetkili_mahkemeler_mi-1169393
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Mahkeme Süreci Court Process