Yoğurtçu Parkı Pınar Selek Çalışma Grubu, 30 Kasım Cumartesi akşamı Kadıköy Yeşil Ev’de “Patikalar ve Dikenli Yollar – Pınar Selek Davası” etkinliğini düzenledi. İlgili bir kalabalıkla gerçekleşen etkinlik, Esmeray’ın’ Bizim Atölye’ oyunuyla başladı, ardından Pınar Selek’in kardeşi ve avukatı Seyda Selek ve Hâlâ Tanığız Platformu’ndan yazar Karin Karakaşlı 16. yılına giren davada hukuksuzluklar ile Pınar Selek’in çalışmaları hakkında konuştu.
Esmeray ‘Bizim Atölye’ oyununda, transseksüelleri, seks işçilerini, üniversite öğrencilerini, ev kadınlarını, sokak çocuklarını ve daha birçok toplum tarafından ezilmiş, ‘çöpe’ atılmış grupları içine alan, çöpe atılan malzemelerle sanat yapılan Sokak Sanatçıları Atölyesi'ni kimi zaman güldürerek kimi zaman duygulandırarak dinleyicilere anlattı. Toplanma mekânları dağıtılsa da, Pınar Selek’in içine çekildiği komplonun ilk zamanlarında sokak çocukları, transeksüeller olarak mahkemede tanıklıkları ‘mekânsız’ denerek kabul edilmese de birlikte olduktan sonra nerede toplanıldığının önemli olmadığını söyleyen Esmeray, Pınar Selek’in atölye kapatıldıktan sonra söylediği sözünü hatırlattı: “Sevgimiz kirlenmedi ama atölyemiz dağıldı”.
Davada yaşanan hukuksuzlukları anlatarak başladığı konuşmasında, her sene yeni bir skandalla karşılaştıklarını ifade eden Seyda Selek bütün bu skandallar zinciri içerisinde özellikle ortada suçun bulunmaması ve olmayan bu suçun işkence altında alınan ve mahkemede reddedilen bir ifade dışında hiçbir şekilde Pınar Selekle bağının bulunmaması noktaları üzerinde durdu. Patlamadan iki gün sonra gözaltına alınan Pınar Selek’e Mısır Çarşısı’yla ilgili hiçbir soru sorulmadığını, Pınarın cezaevindeyken, tam bir buçuk ay sonra ekranlardan bir anda kendini katliam sanığı olarak gördüğünü anımsatan Seyda Selek, patlamanın gaz kaçağından kaynaklandığı bilir kişi raporlarıyla tescilli iken ve Pınar’ın patlamayla ilişkilendirildiği diğer sanık Abdülmecit Öztürk’ün beraati de kesinleşirken, ablası hakkında tam üç ayrı beraat sonrasında mahkemenin eşi görülmemiş bir hukuksuzlukla kendi kararından dönmesi sonucu mahkûmiyet verildiğini anlattı. O dönem Emniyet ve İçişleri Bakanlığı’nın müdahil olmadıkları davaya yolladıkları dilekçelerden, sahte tutanaklara, işkence altında imzalatılmış ifadelere ve davayla ilgili bütün hukuksuzlukları ayrıntılarıyla aktaran Selek, bu davanın Türkiye için örnek bir dava olduğunu belirterek “Bunca hukuksuzluktan sonra adalet beklentim yok. Pınar ülkesine dönsün, devletin yaptığı komplo açığa çıksın ve artık başka mağduriyetler yaşanmasın istiyorum” sözleriyle konuşmasını noktaladı.
Hâlâ Tanığız Platformu’ndan yazar Karin Karakaşlı da Pınar Selek’in yaşadıklarının başta Selek’in kendisine ve ailesine sonrasında aşama aşama olarak adalete, hukuka bel bağlayan herkese bir işkence, zulüm olduğunu söyleyerek söze başladı. Pınar Selek’in en tabu konulara, dokunmanın en riskli olduğu zamanlarda doğrudan el attığını, araştırdığı konularda kimseleri nesne kılmayıp sözünü barış ve dayanışmaya adanmış eylemlerle perçinlediğini anlatan Karakaşlı, 28 Şubat sürecinin en karanlık yıllarından miras bu komplo, bugün halen bir devlet sürekliliği olarak devam ettirildikçe, o dönemle gerçek anlamda bir hesaplaşma olabileceğine inanmanın mümkün olmadığını vurguladı. Karakaşlı, hukuki değil siyasi olduğu apaçık bu davada, Pınar Selek üzerindeki kişilik katlinin ortadan kaldırılması için siyasi erke de büyük sorumluluk düştüğünü ifade etti. Karakaşlı, Pınar Selek ülkesinde özgürce yaşayıp üretene ve onun şahsında simgelenen bütün diğer mağduriyetler giderilene kadar herkesin kendi mecrasında elinden geleni çabayı gösterip inadına gülümseyerek mücadeleye devam edeceğini belirterek sözlerini noktaladı.