28.8.2013
Feminizm konuşacağımız bir toplantı… daha doğrusu yerel yönetimler ve politikaları konusunda memleketin çeşitli yerlerinden kadınlarla yürüttüğümüz bir çalışma yapıyoruz ve Pınar feminizm üzerine konuşacak. Şehir dışından gelenlerin ulaşımını kolaylaştırmak için organizasyon yapıldı ve bir seyahat firması arabalarıyla, gelenleri terminallerden alıyor. Toplantı ertesi gün. Kavuşmalar, sohbetler derken tam toplantı başlayacak önceki gün yolcuları getiren servis araçlarının, biri Pınar’ı da getiren sürücülerinden ikisi kapıda belirdi. Hayrola, dedik. Pınar Selek’i dinlemeye geldik, dediler. Pınar, kısa bir yolculuk karşılaşması, feminizm… Niye şaşırmıştık ki?? Pınar bu, işte!
Kendi ilk karşılaşmamda eski bir dostla yeniden buluşmuş gibiydim. Umudu ve heyecanı kendiliğinden çevresine taşıyordu. Cesareti de… Tanıdıkça anladım nasıl birbirinden farklı o kadar insanın onu öylesine çok sevmesini. İnandığı, sahip çıktığı şeyi anlatırken parçası kılıveriyor bir anda seni de. Kendine yer bulmuyorsun sadece, orada olmayı istiyor, sorumluluğunu duyuyorsun. Bazen çeşitli otlardan yaptığı çorbayı içerken, bazen babasının yaptığı bir pişirimlik tarhanayı eline tutuştururken, bazen barışa uzanan yolu tartışırken…
Bir türlü sığdırılmayan, dar edilmiş dünyada var olabilme gücü bulmak... birlikte oldukları ve kendisi için. Pınar’ın iyiye, sevgiye olan inancı değil, bunları gerçek kılması, onda hayat bulması sizi de bulunduğu yere çekiyor. Bir feminist, insan hakları aktivisti, araştırmacıda hayat bulunca bunlar daha iyi bir dünyanın yolunu döşüyor.
Aynı senaryo yeniden yeniden karşımıza çıkarılıyor. Hedef gösterilme, yalnızlaştırma çabaları ise umuda, geleceğe, barışa tehdit. Pınar’ın 15 yıllık çilesi feminizmin, insan hakları savunuculuğunun ve bağımsız bilimsel araştırmanın da çilesi…
Arkadaşım için adalet istiyorum. Adaletin hepimiz için mümkün olduğunu da görebilmek için…
İlknur Üstün