Pınar Selek
Katili biliyoruz
2012 yılının Ağustos ayında Diyarbakır'ın Kayapınar ilçesi bir cinayete tanık oldu.

17 yaşındaki R.Ç, babası ve amcası tarafından 14 kurşunla öldürüldü.

R.Ç.’nin hayatını umursayan kimileri kayıt düştü: Cinsel yöneliminden dolayı şiddet gören R.Ç. evden kaçarak arkadaşının evine sığınmıştı. R.Ç.'nin kaldığı eve gelen amcası onu zorla bir arabaya bindirdi. Aralarında geçen tartışmadan sonra olay yerine gelen babası silahını çekerek oğlunu öldürdü. Aileyi böylesi bir utançtan kurtarmış olan iki gururlu birader genç fidanın ölüsünü arabaya koydular. Oracıkta bırakmak olmazdı. Sonra da babası ve amcası olarak cesedini yol kenarına atarak kaçtılar. O yollarda ölü gençler çok olurdu nasılsa. Kapanıp giderdi bu aile meselesi. Oysa R.’nin anası bu hesabı bozacaktı. Polise başvurdu.

Baba ve amca, çıkartıldıkları mahkemede tutuklandı.

Diyabakır'da yaşayan bir LGBT aktivisti bianet’e anlatmış: "Cinayet bir ay önce oldu ama emniyet güçleri tarafından üstü kapatıldı. Çünkü gencin ailesinin oldukça zengin, güçlü bir aşiret ailesi olduğunu öğrendik. Sonrasında emniyetten bu olayın üstünün kapatılmasını istemişler. Hatta yaşananlara şahit olup hemen polisi arayan bir apartman sakini var, bu komşunun kimliği emniyet tarafından aileye söylenmiş 'sizi ihbar etti' diye. Dolayısıyla bu tür şeyler bizi korkutuyor.”



R.Ç. davasının üçüncü celsesinde, birkaç gün önce, anne, şikayetini geri çekti ve oğlunun eşcinsel olmadığının kayıtlara geçmesini istedi. Besbelli bu arada onu da ikna etmişlerdi, ailenin birlik ve bütünlüğüne. Safralar atıldıktan sonra elbet.

Aile yakınları o gün R.Ç.’nin canının hesabını soran aktivistlere saldırdı.

Bu sırada uzak bir yerde Yunus adlı bir çocuğu evlat edinmiş bir aile de onu saklayıp korumak için çırpınıyordu. 9 yaşındaki Yunus’un ailesi, Hollandalı lezbiyen çift, Tayyip Erdoğan’ın Hollanda gezisi nedeniyle huzursuz olmuş, çocuklarını adresi gizli bir yere saklamışlardı. Çünkü Türkiye Hükümeti, kendi bakamadığı çocukları evlat edinen ailelerin Hristiyan ve eşcinsel olmalarının son derece sakıncalı olduğuna karar vermiş, hatasını telafi etmeye ant içmişti.

Hollandalı yetkililer, bu konuda biraz şaşkındı doğrusu. “Orada bir şeyler oluyor ki bu çocuklar alınıyor” diyordu biri. Yani orada siz bakabiliyor musunuz ki burada onlara sahip çıkan ailelerin inançları ve cinsel hayatları sizi rencide ediyor?

Homofobi, devletimizin resmi politikasıdır. Ve öldürücüdür. Katillerin gücü de buradan gelmektedir. Şimdinin akilleri ‘eşcinsellik suç mu yoksa günah mı?’yı aralarında tartışadursun, bu topraklarda her yıl onlarca LGBT bireyi katlediliyor ve katilleri özgürce yeni cinayetlere uğurlanıyor.

Öldürecekse baban öldürsün, anan da ona çanak tutsun; yeter ki ailen üç çocuklu heteroseksüel ve de ille sünni olsun.

 ***

PINAR’IN YOLUNDAN...

Notre Dame de Sion lisesi öğrencileri Pınar için bir video hazırlamış. Pınar’ın çilesine tanık olan milyonlar adına en yorulmamış, en taze, en dolaysız yoldan geleceğe sahip çıkan çıkan bir mesaj, bize ilettikleri. Lamı cimi yok, Pınar’ın işaret fişekleriyle aydınlattığı yoldur yolumuz, diyorlar.  Metni paylaşırken videoyu bulup gençlerin gözlerine mutlaka bakın.  Asıl metin orada çünkü:

“11 Temmuz 1998 günü (Pınar Selek) terörle mücadele adı altında tutuklandı. Bundan iki gün önce Mısır Çarşısı'nda, daha sonralarında bilirkişi raporuyla gaz kaçağından olduğu kanıtlanmış bir patlama gerçekleşti. Emniyetin aynı olayla ilinti kurduğu bir şahsın işkence altında alınmış ifadesiyle yargılandı. 15 yıl süren dava sürecinde 3 kez beraat kararı çıktı. Bu kararlar hukuka aykırı bir biçimde geri alındı. Hukuksuzca işleyen dava sürecinin sonunda 24 Ocak 2013 tarihinde ağırlaştırılmış müebbet ve tutuklama kararı çıktı.
Pınar Selek bir müdahil sosyolog, yazar, akademisyen, araştırmacı.
Barışın, eşitliğin, çözümlerin, özgür araştırma ortamının sağlanacağı bir geleceğin inşasının savunucusuydu. Araştırmaları, tespitleri, kürt halkı üzerindeki çözümlemeleri konuşulmayanları konuşulur kılıyordu.
Bizler de Pınar gibi Notre Dame de Sion öğrencileri/mezunları ve onun sıra arkadaşlarıyız.
Aynı zamanda birer insan ve bireyiz.
Tarih boyunca iktidarlar kendi varlıklarını sürdürebilmek için ötekiler yarattı. Kendilerine yöneltilen düşünceleri ve gerçeklikleri başkalarıyla paylaşmaya çalışan insanları susturmaya çalıştı ve yargıladı. Pınar Selek de bu insanlardan biriydi. Yaşadığı dönemin tabularını; anti-militarizm, cinsel kimlik, etnik kimlik gibi ülkenin tarihsel gerçekliği ve sorunları olan konuları gündeme taşıdı. Araştırmaları tüm bu konuların tartışılabilir kılınmasının mücadelesiydi.
Patlama bir kılıf olarak kullanılmıştı , asıl amaç Pınar'a ve mücadelesine engel olunmak istenmesiydi. Kürt kimliği üzerindeki yapıcı ve dirençli tutumu her dönemin iktidarını rahatsız etmiş ve bu denli insafsız yargılanmasına sebep olmuştur.
Bugün geçmişimizle yüzleşmekten, darbe yasaları ve zihniyetiyle hesaplaşmaktan bahsederken, bu davada çıkan son kararın darbe zihniyetinden aşağı kalır yanı bulunmamaktadır.
İnsanların eserlerinin ve düşüncelerinin yargılanmadan, sansüre uğramadan, özgürce dolaşabilmesi ve herhangi bir dili, dini, kimliği aşağılamayan, şiddet/nefret söylemi barındırmayan her türlü çalışmanın özgürce yapılması en temel haklardan biridir.
Ben bu nedenlerden Pınar Selek için mücadele etmenin aslında bu uğurda mücadele etmiş bütün insanlar için mücadele etmek olduğunu biliyorum. Bu insanların özgürce ve eşitlik içinde yaşayabilmesi için susmuyorum. Ben de üniversitede sosyal bilimler alanına yöneldim ve bu alanda akademik çalışma ve araştırmalarda bulunmak istiyorum. Pınarlar’ın gördüğü zulme tanık olmak ve bu zulmü yaşamak istemiyorum. Bu yüzden sosyal bilimler biat etmez. Düşüncelerimi özgürce savunmak istiyorum, siyasal varlığım egemen olanları rahatsız ettiğinden dolayı sürgünlerde ve hapishanelerde bir hayat sürmek istemiyorum. Antimilitarist bir mücadele verip militer suçlamalara maruz kalmak istemiyorum. Gelecek kaygısıyla yaşamak istemiyorum. Hiç görmediğim dostumla boğazda oturup çay içmek ve kuşları havalandırmak istiyorum.”

***

TIP DEYİNCE BARIŞ!

AKP’nin şanlı TC Tarihi’nin en manipülatif, en kıvrak siyasi hareketi olduğuna ne şüphe. Şimdi de barış yandaşı olmanın tarifi hükümet yandaşı olmakla tartılıyor. Hikmetinden sual olunması bir dahaki emre kadar yasaklanmış bir otorite tarafından sessizce, tereyağından kıl çeker gibi ulaşılacak bir hedefmiş meğer, barış diye özlemiyle yanıp tutuştuğumuz.  Susarsak, gelecek.

Oysa biliyoruz ki bu SÜREÇ de Ergenekon’a döndürülmeye fevkalade açık. AKP, son umut kırıntılarının üzerinde tepinmeyi iyi biliyor.

Ama bu barış, hepimizin barışı. Unutmayalım, barışımız da bize benzeyecek.


http://www.birgun.net/writer_index.php?category_code=1364477254&news_code=1365063813&year=2013&month=04&day=04#.UWvWg4JD0Rd
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Mahkeme Süreci Court Process