Ali Sirmen - Cumhuriyet - 08/03/2013
PARİS - Bugün Dünya Kadınlar Günü. Bir grup sanatçı 7-8 Mart’ı şu anda Strasbourg’da bulunan Pınar Selek’le dayanışma günü olarak ilan ettiler. Günün sloganı ise şu:
“Bana olmaz demeyin! Sizin de başınıza gelebilir. Henüz farkında değilsiniz o kadar!”
Bence çok yerinde bir uyarı.
Gerçekten de Pınar Selek’in başına gelenlere bakıp kimse “bana olmaz” diyemez.
Gerçi şöyle düşünmek de mümkündür:
Ben etliye sütlüye karışmam ki canım kardeşim, bana neden olsun?
“Sürüden ayrılanı kurt kapar”ı amentü edinmiş bir toplumda etliye sütlüye karışmamak, büyük çoğunluk için temel bir yaşam ilkesidir.
Kimseye de haksızlık etmemek gerek. Bütün dünyada toplumların çoğunluğunu etliye sütlüye karışmayanlar oluşturur.
Alman işgali sırasında, Fransa’da sessiz durup oturanlar çoğunluğu oluşturuyorlardı, direnişçiler bir avuçtular; ama tarihi onlar yazdılar.
Tabii etliye sütlüye karışmadığı için başına hiçbir şey gelmeyeceğini sananlarınki biraz da züğürt tesellisidir.
***
Bir toplumda, adalet ve hukuk ayaklar altına alınmışsa, kendi köşesinde sessiz sedasız oturanın başına da olmadık şeyler gelebilir. Bir trafik kazası, bir alacak, bir gayrimenkul davasında bile en umulmadık şeylere maruz kalmak olasıdır.
Hukukun çiğnendiği diyarlarda, herkesin başına her şey gelebilir, yalnız uyumlu vatandaş bela gelene kadar geleceğinin farkında değildir o kadar.
Her şeyi üstüne vazife kabul eden Pınar Selek’in başına gelenleri, onun bu özelliğiyle açıklamak da mümkün değildir. Pınar öylesine büyük öfkelerin ve hukuksuz uygulamaların hedefi haline getirilmiştir ki gerçekten kendisini hedef alanların neyi amaçladıkları, hangi kinin öcünü almaya çalıştıklarını anlamak mümkün değil.
Pınar Selek’in maruz kaldığı muameleler sürdükçe, kimse ama kimse güvende değildir ve olmayacaktır da.
Hepimizin kurtuluşu Pınar’n kurtuluşuna bağlı, bu gerçeği böylece bilelim.
***
Pınar şu anda Strasbourg’da, bu kent ve bu ülke ona basınıyla, üniversitesiyle, sendikalarıyla, sivil toplum örgütleriyle, öğrenci dernekleriyle sahip çıkmış durumda.
Korkarım ki Pınar’ın adli bir cinayet sonucunda ömrünün kalanını hapiste geçirmesini engelleyecek olan da bu dayanışmadır.
Zaten Türk kızı Pınar, eğer Türk olmayıp Fransız olmuş olsaydı, başına bütün bunlar gelmeyecekti.
Çifte uyruklu olduğu için, hem Türk hem de Fransız olan Sevil Sevimli bu olgunun en çarpıcı örneği.
Lyon Üniversitesi’nde okurken “Erasmus Programı” çerçevesinde Türkiye’ye gelen ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde eğitim görürken Grup Yorum konserine katıldığı, parasız eğitim isteğini dile getirdiği ve 1 Mayıs gösterilerinde yer aldığı için tutuklanan Sevil Sevimli, Türk yargısı tarafından bu “suçlar!”dan hapis cezasına çarptırılmıştır.
Hakkındaki yurtdışına çıkma yasağı kaldırılmış bulunan ve şu anda Lyon ’da olan Sevil Sevimli, eğer Türk olmasaydı ve ana vatanında kısa bir konuk öğrencilik dönemi geçirmeseydi, başına bunlar gelmeyecekti.
Neyse ki Sevil Sevimli aynı zamanda Fransız yurttaşı ve Fransa’daki Türklerin başına Türkiye’deki Türklerin başına gelenler gelmiyor da şu anda Pınar Selek gibi Sevil Sevimli de özgür ve güvence altında yaşıyor.
Siz Fransa’da yaşayan veya geçici bulunan bir Türk olsanız, Pınar Selek ve Sevil Sevimli olaylarını bilen bir Fransızın yüzüne utanmadan bakabilir miydiniz?
AÇIKLAMA: Değerli Hocam, büyüğüm Aydın Aybay’ı yitirdik. Yurtdışında olduğumdan, cenazesine de katılamıyorum. Hocam’a rahmet, bütün yakınlarına ve öğrencilerine başsağlığı diliyorum.
8 Mart 2013 - Cumhuriyet
http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=403056&kn=51&ka=4&kb=5&kc=51