Şubat 2013 - Yeni Dünya Halk Gazetesi - Fatma Şenden
İçimiz kurudu. Sözün bittiği bir noktadayız. AKP iktidarındaki bu ülkede gerçekleri söylüyorsanız, birilerinin çıkarlarına dokunuyorsanız ya işsiz kalırsınız, ya hapse girersiniz, ya da ölürsünüz. Pınar’a da yapılmak istenen bu. “Ağırlaştırılmış müebbet” hiç olmadığı kadar yaralayıcı.
1998 yılında meydana gelen Mısır Çarşısı patlaması yargılamalarından üç defa beraatle çıktı sosyolog Pınar Selek. 25 Ocak 2013’teki sonuncu duruşmanın akşamında yüzlerce kişi Taksim meydanından Galatasaray önüne kadar yürüdü. Herkes “şok”tan ötesi bir ağırlık taşıyordu. Sonra “Pınar için, adalet için”, “Pınar’a özgürlük, hepimize özgürlük” sloganlarını attıkça, içimizde yükselen öfkeyi bir nebze olsun dindirdik.
Bu ülkede egemenlerle aynı düşünmeyenlere karşı uygulanan politika hep aynı oldu: nasıl olursa olsun, yeter ki “yok olsun”. Pınar’ın bir sosyolog olarak toplumsal meselelerle uğraşmaya başlaması 1990’lı yılların ortalarında, yani Kürt gerçeğine, Kürt sorununa işaret edenlerin “yargısız infazlar”da yok edildiği bir dönemde başladı. Pınar’ın uğraş alanlarına bakalım. Daha ilk yıllarında eşcinsel bireylere yönelik kıyımı, şiddeti inceledi, transların özgürlük mücadelesinin yükselmesine katkıları oldu. Kadın hareketinde, özellikle Kürt kadınlarının özgürlük mücadelesinde rol aldı. Üstelik “Kürt” varlığının ve kelimesinin kullanılmadığı bir dönemde.
İnandığı konularda yalnızca incelemekle, yazmakla kalmadı, aynı zamanda “politika” da yaptı, harekete geçerek dönüştürdü. İşte, Pınar bu nedenle bu dönemin kurbanlarından yapılmak istendi. Üstelik henüz nedeni tespit edilememiş bir patlamada bilirkişilerin “bomba” olduğuna dair bir bulguya rastlanılmadığı açıklamalarına rağmen.
Şimdi yapılan ise “yargılı infaz”. Dayanağı olmayan suçlamalarla binlerce kişi, beraat etmesi gerekirken aylarca yıllarca tutuklu kalıyor. KCK ve benzer davalar bunun örnekleriyle dolu. Buna Pınar’ın davasındaki skandal da eklendi. Üç defa “beraat” kararının çıktığı davalarda Yargıtayın kararı bozması ile Pınar bu defa “ağırlaştırılmış müebbet cezası”na çarptırıldı. Ama henüz bitmedi, avukatları temyize gidecek. Bu yapıdan adalet çıkmaz ama, demokrasi güçlerinin bastırmasıyla bu utancın sona ermesini bekliyoruz.
Pınar Selek’le dayanışma büyüyerek devam edecek, buna inanıyorum.
Şimdi uluslararası dayanışma da, Strazburg üniversitesinin onu sahiplenmesi örneğinde olduğu gibi, giderek büyüyor. Bir gün onun mezun olduğu Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nin de ona sahip çıkabildiği günleri düşünmek çok mu büyük bir hayal.
Bugünlerde Pınar buralarda olsaydı, onu “kürtaj Uludere’dir” sözlerinde karşılığını bulan politikalara karşı kadın hareketinin yürüttüğü eylemlerde görürdük. Hrant’ın anmasında ona rastlardık. EBT bireylerin giderek yükselen mücadelesi içerisinde görürdük. Suriye’ye karşı uygulanan emperyalist politikalara karşı eylemlerde buluşurduk. Şu günlerde “Kürt sorunu”nun sözde çözümüne ilişkin gelişmelere neden kuşkuyla baktığımı da bir kez daha anlıyorum. Yüzlerce Kürt yurttaşın cezaevlerine kapatıldığı bu süreçle Pınar’ın kurban edilmeye çalışılması ayrı düşünülebilir mi?
Ama merak etme Pınar, seni kurban vermeyeceğiz.
Fatma Şenden