18.02.2013
SOSYOLOG PINAR SELEK İLE ‘İNAT DAVASI’NI KONUŞTUK
Serpil İlgün - Evrensel - 01/02/2013
İSTANBUL 12. Ağır Ceza Mahkemesi, 9 Şubat 2011’de beraat kararı verdiği Sosyolog Pınar Selek davasında Yargıtayın bozma kararı üzerine görüşünü değiştirerek, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına hükmetmişti. Geçtiğimiz günlerde temyiz edilen karar için Pınar Selek, “Pek çok dava gibi bu davada da rasyonalite, mantık, hukuk yerine keyfiyet var. Bu faşizmin en temel özelliğidir” diyor. Strasbourg Üniversitesinde doktorasını sürdüren Pınar Selek sorularımızı yanıtladı.
Mahkeme öncesi umutlu muydun?
Evet, insan umutlu olmazsa mücadele edemez çünkü. Hep umutluydum ben.
Türkiye’nin önemli hukukçularından, gazetemizin de yazarı Yücel Sayman, karar sonrası yazdığı yazıda, -özetle- “Bunca zamanlık hukukçuyum, bu kararı izah edemem, yabancı bir hukukçuya nasıl anlatırım, anlatamam” dedi. Sen orada izah edebildin mi?
Hayır edemedim. Zaten kimse de anlamaya çalışmıyor artık. Herkesin anladığı bir şey var ama. O basit… Beni kurban seçtiler. O dönemde böyle bir olaya ihtiyaçları vardı, beni seçtiler. Kürt sorunundan bahseden, bu konuda gerçeklerin izini sürmek insanlara gözdağı vermek için. Bir taşla iki kuş vurmak için. Hem kurban hem sembol oldum yani. Bunu herkes çabucak anlıyor.
İzah edememe durumu, Pınar Selek davasının ana karakteri oldu demek yanlış olmaz sanırız. Buna yol açan en temel unsurlar neler?
Pek çok dava gibi bu davada da rasyonalite, mantık, hukuk yerine keyfiyet var. Faşizmin en temel özelliğidir bu. Bunu aklın alması, yorumlaması mümkün değildir. Dolayısıyla dava sürecini değil, sistemi, mekanizmayı, politikayı analiz etmek lazım. Yoksa işin içinden çıkmak imkansız.
AKP yanlısı medya içinde de ağırlaştırılmış müebbet kararını “yadırgayan” yazılar/değerlendirmeler yapıldı. Yapılmaya devam ediyor. Yani, “Aklı başında hiç kimse kararı onaylamıyor” demek yanlış olmaz. Buna rağmen, ağırlaştırılmış müebbet verilmesi bize ne söylüyor?
Biz göz göre göre istediğimizi yaparız, diyorlar. “Hodri meydan” diyorlar. “Biz bu kızı kurban seçtik, boynuna bıçağı vuracağız” diyorlar. “Mırıltılarınızı, eleştirilerinizi ciddiye bile almıyoruz”, diyorlar.
BARIŞI ANCAK DEMOKRATİK GÜÇLER KURABİLİR
Tam da “müzakere”, “çözüm” tartışmalarının başladığı günlerde verilen müebbet kararını nasıl okumak gerek?
Pek çok açıdan okunabilir. Devletin homojen bir yapı olmaması üzerinden tartışılabilir ya da “çözüm” sürecinin sınırları açısından. Ben ne olursa olsun, atılan her adımı destekliyorum.
İmralı görüşmelerini nasıl değerlendiriyorsun?
Barış görüşmelerinin kapalı kapılar ardından yürütülmesinin sağılıklı olduğunu düşünmüyorum. Görüşen iki güç de demokratik yapılar değil. Hiyerarşik, liderlik sistemine dayanan yapılar. Ama durum bu, değiştiremeyiz. Savaşı yönetenler, barışı da kuracak. İki ile iki, dört. Gerçekten muhatap olanlar yan yana geliyor. Silahlı güçlere söz geçirebilenler. Silahların susması, kimsenin ölmemesi sağlandıktan sonra barışın kurulması ne İmralı’dan ne Kandil’den yürütülebilir. Barışı, sadece demokratik güçler, tüm farklılıklarıyla birlikte kurabilirler. Bu çok önemli. Çünkü toplumsal bir çalışmayla kurulmamış her durum çok rahat değişebilir.
Paris’te 3 Kürt kadın siyasetçinin katledilmesini nasıl değerlendiriyorsun? Neden kadınlar seçildi?
Cinayet görüşen iki tarafa da gözdağıydı. Kadınların seçilmesinin pek çok nedeni var. Hem cinayetin etkisini arttırmak, yani reaksiyonu, tepkileri arttırmak hem barış sürecine inancı zayıflatmak gibi görünüyor. Kadınlar barış sürecinin en önemli dinamiği, bu dinamiği hedef aldılar.
DÖNMEK İÇİN TÜM YOLLAR KAPANMADI
2009’dan beri Türkiye dışında yaşamak zorunda bırakıldın. Bütün bu yaşananlarla nasıl başa çıkıyorsun? Ve yaşamak zorunda bırakıldığın süreç, oradaki günlük yaşamına, üretimlerine nasıl yansıyor?
Çok çalışıyorum. Hem araştırmalarımı sürdürüyorum çok yoğun bir biçimde, hem şehir şehir dolaşıp konferans veriyorum, hem buradaki sosyal hareketler içinde politika yapıyorum. Bu benim sınırlarımı genişletiyor, kendi yaşadıklarımı büyük tablo içine yerleştirebilme gücümü arttırıyor. Direniyorum yani. Biliyorum ki çevremdeki dayanışma ne kadar büyük olursa olsun, öncelikle benim güçlü olmam lazım. Dönmek için tüm yollar kapanmadı, biraz daha uğraşırsam, olur sanki… (İstanbul/EVRENSEL)
http://www.evrensel.net/news.php?id=49135
|
|