Cumhuriyet- Eski Yargıtay Başkanı Prof. Dr. Sami Selçuk, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın başta eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ olmak üzere 400’e yakın tutuklu askerle ilgili yakındığı uzun tutukluluğun nedenleri ve yarattığı sonuçlar konusunda Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı.
Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sami Selçuk’un öne çıkan değerlendirmeleri şöyle:
Hukukun yanlışı bulaşıcıdır: Türkiye’de bir yargı sorunu olduğu kesin. Türkiye’de hukuk kavramları yanlış yerleşmiş, uygulama da yanlış. Hukukta kavramlar birbirleriyle ilgilidir. Hukukun kendi iç dili vardır. Kavram dilinden uzaklaşırsanız, bu sonuçların doğması doğaldır. Bunlardan bir tanesinde yanlış yaparsanız bu yanlışlık bulaşıcıdır. Türkiye’de bunların hiçbirisi yerleşmemiştir.
Bu kadar tutuklu kalınmaz: Bir ülkede bu kadar tutuklu ve tutukluluk süresi olmaz. Başbakan’ın ifade ettiği de bunlardan bir tanesinin yansımasından ibarettir. Onun için bunları yadırgamıyorum. Bu kadar sorunu olan yargılamanın elbetteki sonuçları da böyle olur. Benim kanımca adli hata oranı çok yüksektir. Bunun en çarpıcı örneği Doğan Öz davasında olmuştur. Pınar Selek davasında da yaşanıyor bu örnekler.
Terörle savaşan terörist!: Aklınız eriyor mu, bir Genelkurmay başkanı, terörle savaşan bir adamı terörist diye tutukluyorsunuz. Neye dayanıyorsunuz, bunun somut kanıtları var mı? Varsayımlarla, zan üzerine hüküm kurulmaz. Hüküm kesin kanıtlara göre kurulur. Savcı yasada belirtilen “yeterli kuşku” ile davayı açar ama aynı savcı mahkemeye gider, kanıtlar tartışıldıktan sonra kalkar, “Kuşku üzerine dava açıldı ama kesin kanıt yok, sanığın aklanmasını istiyorum” der. Ama bizde böyle olmuyor.
Dehşete düşüren olay: Savcı davayı açtıktan sonra tartışma aşamasında o kadar uzak şeyler yaşanıyor ki, hâlâ insanlar neden suçlandığını bile bilmiyor. Dehşete düşüren bir olay. İnsan yıllarca yatıyor ve soruyor: “Beni neden tutukladınız? 1 yıl, 2 yıl, 3 yıl, 4 yıl yattım.”
Yargı bunun cevabını vermek zorunda; veremiyorsa derhal tahliye edecek. Kaçar mı diye düşünemezsiniz.
Olasılıklara dayanarak hüküm kurulmaz: Öyle olasılık hesaplarıyla değil kesin kanıtlarla hüküm kurulacak. Bunu da duruşmayı yapan yargıçlar yapacak. İnsanlarla temas eden, onları gören, değerlendiren yargıçlar. Duruşma yargıcı asla ve kata değiştirilemez. Türkiye’de usul hileleriyle yapılıyor. Yargıç öldüğünde ise duruşmalar en baştan yapılmalıdır. Çünkü yeni yargıç neler yaşandığını bilmiyor. Başbakan haklı ama hukukçu olmadığı için sonuçlarını biliyor ama nedenlerini bilmiyor. Türkiye’de bu olaylar her gün yaşanıyor. Sadece Ergenekon’da, Balyoz’da l, diğer yargı organlarında da yaşanıyor.