Pınar Selek
Bir 28 Şubat komplosu: Pınar Selek olayı
28 Şubat darbe sürecinde Pınar Selek'e kurulmuş komployu dün yazmaya başlamıştım. Bugün de devam ediyorum...
Soruşturma süresince hiçbir avukat yardımından faydalandırılmayan Pınar Selek için ilk dava, tek kişi olarak "örgüt üyeliğinden" açıldı. Ümraniye Cezaevi'nde tutukluyken, bu kez de bir buçuk ay önce meydana gelmiş Mısır Çarşısı Patlaması ile ilişkilendirildiğini televizyon ekranlarından öğrendi. Komplo büyüyerek devam ediyordu.
Mısır Çarşısı'nda meydana gelen patlamadan hemen sonra hazırlanan 13, 14 ve 20 Temmuz 1998 tarihli Polis Olay Yeri İnceleme tutanakları ve ekspertiz raporlarında "Bombaya ait herhangi bir bulgu yok" dendi.
Suçlamaya doğrudan tek dayanak olarak Abdülmecit Öztürk adlı bir kişinin "Mısır Çarşısı'na Pınar Selek ile bomba koyduk" şeklindeki polis ifadesi gösterildi.
Bu suçlamalarla ilgili Pınar Selek için açılan ikinci dava daha sonra ilkiyle birleştirildi.
22 Aralık 1998'de Öztürk ve Selek hakkında Mısır Çarşısı'na bomba koymaktan açılan davanın duruşmasında Abdülmecit Öztürk ve başka iddialar nedeniyle tutuklanan diğer sanıklar, ağır işkence gördüklerini, Pınar Selek'i tanımadıklarını açıkladılar. 15 Haziran 2000 tarihli İstanbul Üniversitesi Analitik Kimya Anabilim Dalı Başkanı Reşat Apak'ın raporunda "Savcılık raporu bilimsel olmayıp Mahkemeyi yanıltmaya matuftur. Nitroselüloz birçok maddede bulunur, bomba olduğunun kanıtı değildir" dendi. 27 Temmuz 2000 tarihli Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı Raporu da Savcılık raporunun bilimsel olmadığını belirterek "Olguların hiçbiri bomba patlamasına bağlı yaralama örneklerine uymuyor" sonucunu açıkladı. Mahkemenin tayin ettiği üç uzman profesörün raporunda da patlamanın tüp gaz kaçağından olduğu 21 Aralık 2000'da tescil edildi.
Yerel Mahkeme, 22 Aralık 2000 tarihinde Pınar Selek'in tahliyesine karar verdi.
Dönemin İçişleri Bakanlığı ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü, bu tahliyeden rahatsızlıklarını belirten 19.04.2001 tarihli bir yazıyı mahkemeye yolladılar. Aynı kurumlar bu yazıyla birlikte, davanın tarafı olmadıkları ve mahkemenin de bir talebi bulunmadığı halde, patlamadan yaklaşık 3 yıl geçtikten sonra "patlama bombadan kaynaklanmıştır" şeklindeki imzasız ve tarihsiz yeni bir raporun dosyaya girmesini sağlayarak mahkemeden yeniden bilirkişiye gitmesini istediler. Yeniden bilirkişiye gidildi.
Bu noktada da yargının bağımsızlığı ilkesine açıkça müdahale edilmiş oldu.
04.07.2002 tarihli, patlamanın menşeinin tespiti konusunda uzmanlıkları olmayan jandarmaların mütalaaları ile hazırlanan raporun da deliller üzerinde karartma yapılarak hazırlandığı ortaya çıktı.
10.07.2002'de mahkemenin tayin ettiği bilirkişinin raporu, gaz kaçağı patlamasını teyid ederken dosyaya giren 21.11.2002 tarihli ve ODTÜ Elektrik Elektronik Mühendisliği Bölüm Başkanlığı'nın hazırladığı "görüntülü işlem teknolojisi"nden yararlanılan son rapor da patlamanın gaz kaçağı diyen raporla uyumlu olduğunu, "jandarma raporunun" fizik kurallarına aykırılık içerdiğini belirterek patlamanın lahmacun fırınının içinde meydana geldiği" tespitine yer verdi.
08.06.2006'da İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Pınar Selek ve Abdülmecit Öztürk hakkında Mısır Çarşısı patlamasına ilişkin "ceza verilmesine gerektirir kesin ve inandırıcı delilin elde edilemediğine" dair ilk beraat kararını açıkladı. Bu karar Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından 17.04.2007 tarihinde "hüküm kurulmadığı" gerekçesiyle usulden bozuldu...

Yarın devam edeceğiz...

http://www.takvim.com.tr/Yazarlar/rasim.ozan/2012/12/18/bir-28-subat-komplosu-pinar-selek-olayi
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Mahkeme Süreci Court Process