|  | 
        
            |  | 
        
            |  | 
        
            | Maya Arokan  - Milliyet - 12/12/2012 | 
    
28 Şubat sürecinin bütün hızıyla yaşandığı günlerde PKK üzerine araştırma yapma cüreti gösteren Pınar Selek, birileri tarafından engellendi. 1998’de Mısır Çarşısı’ndaki patlamada, üç kez beraat etmiş olmasına rağmen hâlâ ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası  istemiyle yargılanıyor. Aslında Pınar Selek bir sembol. Onun üzerinden  bize, hepimize bir mesaj verilmek isteniyor: Ayağınızı denk alın diye...
 	Yarın  saat 14.00’te Çağlayan Adliyesi  12. Ağır Ceza Mahkemesinde, on beş yıldır bitmek bilmeyen bir kâbusa  dönüşen Pınar Selek davasının son duruşması görülecek. Pınar için 9  Temmuz 1998’de Mısır Çarşısı’ndaki patlamayla başlayan karabasan, üç kez  beraat etmiş olmasına rağmen kendisi hakkında ağırlaştırılmış müebbet  hapis cezası istemiyle devam ediyor. Hâlâ...
Oysa söz konusu ceza talebine vesile olan ve Mısır Çarşısı’nda  patladığı iddia edilen ‘bomba’nın aslında hiç varolmadığı, hemen  patlamanın akabinde polisin olay yerinde yaptığı keşif ve inceleme  sonrasında yazılan altı ayrı raporda saptanmıştı! Olayda illa bomba  bulup da Pınar’ı bunun üzerinden mahkûm etmek isteyenlerin bitmek bilmez  ısrarlarına rağmen, ODTÜ’den İTÜ’ye,  Cerrahpaşa Adli Tıbba kadar birçok farklı kurumun raporunda “patlamanın  bombadan ileri geldiğine dair hiçbir bulguya rastlanmadığı”  belirtilmişti! Dava süreci boyunca yapılan hukuksuzlukları, fiziksel  olarak başlayıp psikolojik olarak devam eden işkenceleri, Pınar’ın ve  ailesinin maruz kaldığı bu korkunç kâbusu yazmaya yerim yetmez.
Ancak herkesin bana sorduğu soruyu sorarak başlayabilirim belki bir  şeyleri açıklamaya: Neden Pınar Selek? Bu kız ne yaptı ki on beş senedir  bitmiyor bu dava?
PKK üzerine araştırma
Olayın yaşandığı yıl olan 1998’e bakmak sanırım bu soruyu cevaplamak için ilk adım olabilir.  28 Şubat sürecinin bütün hızıyla yaşandığı, bir dönemde, Pınar Selek  arkasında hiçbir güç olmayan, kendi halinde ama meraklı bir sosyolog  olarak Kürt sorunu ve PKK üzerinde araştırma yapma
‘Cüretini’ göstermişti!
Yani ‘Devlet Baba’sının izin verdiği o etrafı dikenli tellerle çevrili  bahçenin dışına çıkıp, taşlık arazide aslında ne olduğunu merak etmişti!  Kendisine empoze edilen ‘iyi çocuk’luk kriterlerini bir tarafa itip, gerçeklerin peşine düşmüştü!
Hatası buydu Pınar’ın. Dahası Pınar, askeri geleneğin tam merkezinde  kurgulanmış bir devletin karşısında antimilitaristti, feministti, barış  ve insan hakları  aktivistiydi, sokak çocuklarından örtülü kadınlara, transbireylerden  evladını faili meçhullerde kaybetmiş Kürt analarına kadar birçok  ‘ötekileştirilmiş’, dışlanmış, mağdur edilmiş kesime el uzatmayı, onları  toplumun merkezine çekmek için çalışmayı seçmişti. Tünel’de kurduğu stüdyosunda sokak çocuklarını sanat yoluyla topluma kazandırmaya çalışıyordu.
Üç kez beraat verildi
Genelgeçer algının gözünde ‘sıra dışı’ydı yani. Daha önce Meksika’daki  Zapatistalar üzerine çalışmış olan Pınar, cezaevine konduğunda PKK  hakkında bir araştırma yapıyordu. Zurnanın zart dediği yer de burası  işte: 28 Şubat sürecinin en ağır yaşandığı dönemde PKK üzerine araştırma  yapma cüreti göstermek! Pınar böylesi bir konuda birileri tarafından  engellenmeden, özgürce araştırma yapabilse ve bulduğu bilgileri  kamuoyuyla paylaşsa kim bilir neler öğrenecektik?
Ve kim bilir bu nasıl tehlikeli bir yolun da kapısını açacak, konu  hakkında çalışmak isteyip de korkusundan yapamayan kimi araştırmacıların  önü nasıl da açılacaktı!
9 Şubat 2011  tarihinde Yerel Mahkeme, üçüncü kez Pınar’a verdiği beraat kararında  direndi ve Mısır Çarşısı davası sonuca bağlandı. Ancak hukuk garabeti  burada bitmedi: 22 Kasım 2012  tarihinde, birleştirilmiş dosyaların duruşması sırasında, kapıda  saatlerce bekletilen avukatlar salona alındığında gördüler ki, davayı  hiç bilmeyen nöbetçi hâkim başkanlığındaki heyet, Pınar için kendi  verdikleri beraat kararını geri almış!
Birincisi, avukatların hazır bulunmadığı bir ortamda bu kararın tebliğ edilmesi Avrupa  İnsan Hakları Sözleşmesinin ‘adil yargılanma hakkı’ başlıklı 6.  Maddesi’nin ihlalidir. İkincisi, Pınar Selek’in yargılandığı Mısır  Çarşısı davası karara bağlandığı halde ekli dosyalar üzerine yapılan bir  duruşmada nasıl olur da gene Pınar Selek hakkında mütalaa verilebilir?  Üçüncüsü, bir yerel mahkemenin kendisini temyiz mahkemesi yerine koyarak  kendi kararını geri alması diye bir şey hukukta yoktur.
Bu duruşmadan önce 46 duruşma gerçekleşmişken ve her birinin arası  ortalama üç ayken, nöbetçi başkan yönetimindeki mahkeme heyeti bir  sonraki duruşma tarihini 21 gün sonraya verdi. Yani üç kez beraat  kararında direnen ve başından beri davayı yürüten asıl hâkimin rapor  izninin bitip davaya dönmesinden üç dört gün öncesine! Anlaşılan o ki  birileri Pınar’ı ille de müebbet hapse mahkûm etmek istiyor.
Delil vs olmasına ihtiyaç duymadan. Tıpkı 12 Eylül  döneminde yaşadığımız gibi. Bu yaşananlar 12 Eylül cuntasının  çocukların yaşını büyütüp astığı karanlık günleri hatırlatıyor. 3 kez  verilmiş bir beraat kararına rağmen, savcı hangi delillere istinaden  ağırlaştırılmış müebbet cezası talep edebiliyor? Suçun ispatı yokken  masum bir insanı ille de mahkûm etmek için bu çaba niye?
‘Ayağınızı denk alın!’
Çünkü Pınar Selek aslında bir sembol. Onun üzerinden bize, hepimize bir  mesaj verilmek isteniyor: Ayağınızı denk alıp iyi çocuk olmazsanız işte  başınıza bunlar gelir! 12 Eylül cuntacıları yargılanıyor belki ama  zihniyetleri maalesef hâlâ tepemizde!
Avrupa ve Amerika’daki insan ve kadın hakları örgütlerinin, sivil toplum kuruluşlarının, akademisyenlerin, siyasetçilerin ve hukukçuların gözü bu dava dolayısıyla Türkiye’nin üzerinde.
İşte bu yüzden demokratik, özgürlükçü, eşit ve adil bir ülke için  hepimiz yarın saat 13.00’te Çağlayan Adliyesi’nin C kapısında  toplanıyoruz. Pınar için, adalet için, Türkiye’nin gerçek bir hukuk  devleti olması talebiyle orada olacağız.
 	
 	Maya Arakon 
 	İstanbul’da 1972 yılında doğan Arakon, Notre Dame de Sion Fransız Kız  Lisesi’nden mezun oldu. Marmara Üniversitesi Fransızca Kamu Yönetimi  bölümünde lisans eğitimini tamamladıktan sonra Marmara Üniversitesi  Avrupa Topluluğu Enstitüsü’nde yüksek lisans yapan Arakon, Strasbourg Üniversitesi Siyaset ve Hukuk Bilimleri Fakültesi’nde doktora ve Paris  Üniversitesi Siyasal Bilimler Enstitüsü’nde post-doktora eğitimlerini  yüksek başarı derecesiyle tamamladı. Arakon’un post-doktora çalışması  2009 yılında Bilgi Üniversitesi yayınları tarafından basıldı. 2006-2007 yıllarında RED dergisinde Genel Yayın Yönetmenliği yapan Arakon, Yeditepe Üniversitesi İngilizce Siyaset Bilimi  ve Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde de görev yaptı. Arakon’un siyasi  analiz yazıları 2007 yılından beri çeşitli gazete ve dergilerde  yayınlanmaktadır.
 
http://gundem.milliyet.com.tr/adaletin-turnusol-testi-selek-davasi/gundem/gundemyazardetay/12.12.2012/1640626/default.htm