Pelin Batu - Milliyet - 29 Kasım 2012
Kahraman, karanlık güçler tarafından ilelebet kovalanır. Haksızlığa uğramıştır, derdini anlatamaz. Herkes onun suçsuz olduğunu bilir, bir şey yapılamaz. O hep kendini anlatmak için debelenir, kimse dinlemez. Kafka’nın taş yüzlü memurları, sonsuz koridorları vardır karşısında, önünde, arkasında. Ama biz biliriz, seyrederiz. Ah deriz ah, kurtulsa da rahat bir nefes alsak. Uğradığı haksızlık düzeltilse de, adalet duygumuz yerini bulsa.
Bir Harrison Ford filmi miydi bu diye soracaklarınız olacaktır. Peşinen cevap vereyim. Hayır. Ama olabilirdi. Bu gibi senaryoları Hollywood’da sık sık görüyoruz ne de olsa. Bu ne yazık ki 14 yıldır izlediğimiz Pınar Selek’in hikayesi. Mısır Çarşısı bombacısı olarak yargılanıyor, oysa ortada bomba momba yok. Bilirkişi raporları, kapı gibi karşımızda duruyor. Raporda, “kesin olarak gaz kaçağı” diye yazıyor. Onun bu “olmayan” olaya ismini karıştıran şahıs bile masumiyetini savunuyor, işkence ile imzalattılar diyor. O yargılanmaya devam ediliyor...
Bir mahkeme, diğerini takip ediyor. Beraat kararı çıkınca, artık bitti bu karabasan derken, bir de ne görelim, “olağanüstü bir itiraz” ile dosyamız temcit pilavı gibi tekrar ısıtılıyor. Ben hukukçu değilim, üst mahkeme/alt mahkeme hiyerarşisinden anlamam amma velakin bu sefer ülkenin avukatları bile ayaklanıyor. Şubat 2011’de alınan beraat kararı nihai, ama mahkeme, kendisini aşan bir yetki ile Pınar Selek’i tekrardan müebbetle yargılıyor. Bu kaçıncı beraat kararı, kırılan? O yargılanmaya devam ediyor...
Hollywood senaryolarını aratmayan bu süreç bize neyi gösteriyor? Karanlık güçler, kahramanımızı bir türlü bırakmak istemiyor. Zaten zedelenen, kafalarımızda bin bir soru ampulü uyandıran adalet sistemimiz, inancımızı sarsmaya, sorular hortlatmaya devam...
Biz burada seyirciyiz. İmzalar toplanıyor, grup terapisine dönen konferanslar düzenleniyor. Ama Pınar Selek’in namütenahi koridorları uzamaya, daralmaya, kararmaya gidiyor. O hala ötekileri savunan, ötekileri koruyan bir öteki. O hala hayali bombaların kurucusu, o hala sürgün.
Fantastik 5’li
SON DAKİKA: Şubat 2011’de başlayan “gündem muharebeleri” birinci senesini doldurmadan sonuçlandı. Devletlü, izzetlü, haşmetmeap Fantastik Beşli çok güçlü bir müttefik ordusuna karşı muzaffer geldü. Ne mutlu Fantastik Beşliyim Diyene.
Yıllardır fişlendiğimiz bilgisine ulaştığımız güne gidelim. Hatırlar mısınız, yıl 2012, Temmuz. Uzak bir zaman önce... Emniyet ve jandarmanın Adli Sicil Arşivi dışında asla silinmeyen kayıtlarla ikinci fişleme sistemin kullanıldığı ortaya çıkar. (Mezara Kadar Fişleme, 9 Temmuz, Milliyet’in manşeti). Biz tam da o gün bir üniversite kampüsünde düzenlenen müzik festivalinde bira içilir mi, içilmez mi sorunsalını tartışıyoruz. Birdenbire bira.
Gün bugün. “Ağırlaştırılmış İşkence’den Ölüm sebebiyetini” literatüre kazandırdığımız gururlu zamanlar. Suriye yanıyor, ama olur mu, bizim daha mühim bir konumuz var. Muhteşem Yüzyıl dizisinin utanç verici tarihsel çarpıtmalarını irdeleyeceğiz. Gazeteler yorumlarla doluyor, tarihçiler el sultan’ın sefer günlerini itinayla hesaplıyor, biz de en iyi yaptığımız milli sporu, geyik muhabbetini koyultuyoruz. Pek Leziz.
Al bir patlamış mısır, afiyet şeker olsun.
http://gundem.milliyet.com.tr/kafka-hollywood-da-iv/gundem/gundemyazardetay/29.11.2012/1634515/default.htm