Hikmet Çetinkaya - Cumhuriyet - 27/11/2012
Bu ülkenin savcıları, yargıçları evrensel hukuku, adalette eşitlik ilkesini uyguluyorlar mı?
Bir gece yarısı operasyonunda gözaltına alınan, yıllardır zindanlarda çürütülen insanlar...
Parasız eğitim isteyen, poşu takan, açlık grevlerini destekleyen, çevre eylemlerine katılan gençler, darbecilikten, KCK, Silivri, Odatv, Devrimci Karargâh davasından yargılanan gazeteciler, bilim insanları, siyasetçiler, hangi gerekçelerle yıllardır içeride tutuklu kalıyor?
Hukuksuz hukuk ve adaletin terazisi bozulduğu için.
Bir insanı kuşkuyla suçlayıp da kuşkuyla hüküm vermek hangi hukuk kitabında yazıyor, çok merak ediyorum.
Pınar Selek davasına baktığımda sapla samanın birbirine karıştırıldığını, hukukun, vicdanın, aklın değil, öç almanın izlerini görüyorum.
***
Mısır Çarşısı’ndaki patlama, insanların parçalanarak ölmesi...
Onca insanın ölümüne neden olan patlama tüpgazdan mı bombadan mı olmuştu?
Uzun süren yargılama sonucu Pınar Selek ve Abdülmecit Öztürk, Mısır Çarşısı olayında mahkemece aklandı.
Bu kararı İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi verdi.
Sürecin bundan sonrası ilginçti...
Yargıtay 9. Ceza Dairesi, aklama kararını bozdu, Yargıtay Cumhuriyet Savcılığı bozma kararına itiraz etti.
Yargıtay Ceza Genel Kurulu itirazı reddetti.
Dosya yeniden 12. Ağır Ceza Mahkemesi’ne geldi, yargılama süreci yeniden başladı.
***
Sonunda mahkeme, Yargıtay’a karşın “aklamada direnme” kararı aldı.
Bu davayı başından beri gazeteci olarak yakından izlemeye çalışıyorum.
Adalette eşitlik, hukukun üstünlüğü kavramları ülkemizde öylesine karıştırılmıştı ki, bir mahkemenin verdiği kararın tam tersini bir başka mahkeme veriyordu.
Böyle kararlara 40 yıldır çok tanık olmuştuk.
Bir grup öğrenci “sözde sakıncalı kitap(!)” bulundurdukları için bir kentte “terör örgütü” davasından aklanırken, aynı suçla yargılananlar (yasak kitap yüzünden) 10-15 yıl ceza almışlardı.
Böyle bir çelişkiler ülkesinde yaşadık ve hâlâ yaşıyoruz...
Pınar Selek davasında olduğu gibi pek çok dava dosyası böyle çelişkiler yumağıdır.
Yıllardır zindanda yatan Sarp Kuray’ın durumu bugün hukuksuzluğun en somut örneğini oluşturur.
***
Selek ve Öztürk davaları bir bilmeceye dönüştü.
İşin içinden nasıl çıkılacak bilmiyorum.
Beraatta direnme kararına karşın, iki sanık aklanıp salıverilmişken... Üstelik öteki sanıklar yargılanırken...
Bir de baktık ki; değişen mahkeme heyeti, eski mahkeme başkanı izinli olduğu için, yeni başkanın gelmesinden sonra yapılan duruşmada, Selek ve Öztürk için “direnme” kararından vazgeçti.
İşin düşündürücü yanı, yargı “beraat ve beraatta direnme” kararı verdikten sonra dosyadan el çekmiş, sonuç kararını bildirmişti.
Şimdi, Selek ve Öztürk için “ağırlaştırılmış müebbet” cezası istiyor mahkeme.
***
Çocuklarımızın, insanlarımızın hayatlarıyla, gelecekleriyle, umutlarıyla oynayan bir toplum seyrediyor bu yaşananları.
Ama gözleri kapalı...
Hukukun dilinin, suçluyla suçsuzu ayırt etmek olduğunun farkında bile değiller.
Kaybolan bir zaman dilimi içinde, Silivri, Devrimci Karargâh, KCK ve Odatv davalarının iddianamelerine bir göz atın.
Hukuksuz hukuku göreceksiniz!
27 Kasım 2012 - Cumhuriyet
http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=381232&kn=38&ka=4&kb=38