Hukuk dili malumunuz, sonsuza doğru uzar gider. Gözleriniz satırlar boyu o tek fiili arar durur ve bir kolyeye dizili inciler gibi ‘–mesine, -masına’ kalıplarını takip edersiniz, ta ki son durak fiil karşınıza çıkana kadar... O günkü davada da mahkeme başkanı şu bildik ‘–mesine, -masına’ kalıplarını sıralamaktaydı. Derken alışılmadık bir şey yaptı; başını kaldırdı ve “Yani” dedi, “Pınar Selek’te direniyoruz.” O cümlenin içindeki doğrudanlık, özne-yüklem arasındaki dolambaçsız ilişki bizi şifalandırdı. Bir mahkeme Pınar Selek’i üçüncü kez beraat ettirirken aslında adalette ısrar ediyorum, diyordu. Ben delilleri inceleyen, tanıkları dinleyen ve kanaat oluşturan tek mahkemeyim ve Pınar Selek’in masum olduğuna üçüncü kez karar veriyorum, diyordu.
O gün sadece mahkeme direnmedi. En akla ziyan acılara, nice hesabı sorulamamış faili meçhule maruz kalmış bir ülkede toplum, unutuşa ve kanıksamaya direndi. 12 yıldır süründürülen bir davanın kendi içinde cezaların en büyüğü olduğu gerçeğiyle direndi. Hukukun, adaleti esirgemenin incelikli yollarının arandığı değil, hakkın teslim edildiği mekân olması için direndi. Kazandı da... Birlikte ve kararlı durulduğunda fark yaratabileceğini gördü. Ve o farkın ihtimalini, başka türlü bir Türkiye’yi sevdi.
Demokles’in kılıcı ve ulu ağaç
Sonuç ne olursa olsun buluşacaktık Pınar’la davadan hemen sonra. Hayat ne getirdiyse onu paylaşacaktık. Ama hani herkesin bir arada direnmesi mucizevi bir ışıktı ya, o ışığın parıltısıyla bakacaktık azıcık. Derken ama, başka bir şey gördüm. O hani bol keseden attırılan retorik parçası “Demokles’in kılıcı” vardır ya, ben işte onu gördüm. Gerçekti ve tepemizdeydi sahiden. Havaalanında beni karşılamaya gelen arkadaşım, benim uçak alana inmeden beş dakika önce, savcının üçüncü beraate de itiraz ettiğini bir haber kanalından öğrendi. Temyiz talebi, beraatin ikinci gününde, tek bir yeni dosya bile incelemeye gerek duyulmadan neredeyse refleksif bir hızla geldi. Henüz bildirilmiş bir gerekçe de yok. Savcı gerekçeli temyiz dilekçesini, mahkemenin gerekçeli beraat kararından sonra hazırlayacağını bildirmiş. İşte bütün bu büyük cümleleri küçük hayatın içerisindeki o kılıç olarak gördük. Ama şimdi önemli bir fark vardı. Bir mahkeme, tarihte görülmemiş biçimde üçüncü kez Yargıtay’a direndi. Koca bir kamuoyu, o mahkemeyi üçüncü kez direnmesi için destekledi. Şimdi o pırıl pırıl beraat, ulu, köklü bir ağaç gibi duruyor. Ona yaslanıyoruz. Tepemizde Demokles’in kılıcıyla...
Durum o kadar biricik ki, avukatlar emsal teşkil edecek vaka bulmakta zorlanıyor. Bilinen, mahkeme beraat kararında direnmiş olduğu için temyiz incelemesi Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nda gerçekleştirilecek olması. Bu durumda direnmenin en çok da zamanın aşındırıcılığına direnmek olduğunu bilerek sürece sahip çıkmaktan, ağaçtan güç almaktan öte yol yok.
Pınar, akıl sağlığını sınayan bu muğlaklaştırma operasyonuna, bu hedef kılma gayretlerine hep tek bildiği savunma sistemiyle, çalışarak karşılık veriyor. Bu davayla ilgili kendini anlatmak zorunda kalmadığı her an onun için kazanılmış zaman ya da çalınmamış hayat. Romanına, tezine, makalelerine, insan ilişkilerine hep bu şevkle asılıyor.
Hedef seçilmişti
Onun travmasına tanık kılınan bizler içinse zerre rehavete ya da yılgınlığa düşmeden ve bu üçüncü beraatin hayati öneminden güç alarak mücadele etmek kalıyor. Mücadele çok uzun zamandan beri sadece Pınar için değil; onun şahsında hayatın her alanına sözüyle, emeğiyle müdahil olup özgür, adil bir Türkiye düşleyebilmek için gerekli.
Bu düş yüzünden Pınar Selek’in hayatını kabusa çevirmeye yeltenenler bugüne kadar işkence altında alınmış ve mahkemede reddedilmiş ifadelerden sahte olduğu kanıtlanan tutanaklara, bilimsel geçerliliği olmayan raporlardan hukukdışı müdahalelere ve hatta tehditle saldırılara kadar her yolu denediler. Tüm bu kötülüklerin ifşa süreci kamu vicdanını güçlendirdi, oyunun büyüklüğünün idrakine hizmet etti.
Hep öyle öğretilir ya hani, hukuki bir davada hiç kimse masum olduğunu ispat etmek zorunda değildir. Savcılık ve mahkemeler cezai yaptırım için tersine, sanığın suçlu olduğunu ispatlamak durumundadır. Pınar’ın örneğinde olduğu gibi, masumiyeti ispat edilmesine, kerelerce o masumiyet teyit edilmesine rağmen bir insan daha hâlâ cezalandırılmak isteniyorsa, dönüp o noktada hukuk dışındaki siyasi mesajlara bakmak gerekir.
Son beraat işte bu siyasi okumayı yapmak için de ideal ve billur bir zemin sundu. Hatırlanacağı gibi, Kürt sorunu ile ilgili yaptığı çalışma yüzünden gözaltına alınmışken tepesinde Mısır çarşısı komplosu patlatılan Pınar Selek aleyhine tek delil Abdülmecit Öztürk’ün emniyette işkence altında alınan ifadesiydi. Öztürk emniyetteki ifadesinin işkence altında alındığını duruşmanın başından itibaren mahkemede açıklamış ve beraat etmişti.
Savcılık yalnızca Pınar Selek açısından beraat kararını temyiz ettiği için de Öztürk hakkındaki beraat kararı 2008’de kesinleşerek kazanılmış hakka dönüştü. Bu da Pınar Selek’in, Öztürk beraat etmişken, onun işkence altında ifadesine dayanılarak hâlâ yargılanmaya çalışılması gibi fantastik bir sonuç doğurdu. Tablo açıktı: En açık haliyle Pınar hedef seçilmişti.
Bir şeyi bilmek, sorumluluk dayatır. Pınar, kendisini kuşatma gayretlerine karşı zerre kadar mağduriyetlere gönül indirmeden mücadele ederken kendisinin aslında kim olduğunu, neler yapmak istediğini de hiç unutmadan yaşıyor. Hayatın kendisini bir direnişe dönüştürüyor aslında. Onun şahsında girişilen toplumsal direniş ise bana Turgut Uyar’ın Acının Tarihi şiirindeki dizeleri anımsatıyor: ben şimdi diyorum ki/ buna inanmak gerek/ bir susam gibi boyuna sulamak umutsuzluğu/ ve direnmek / hep direnmek devam etmek adına / diyorum ki acılığı eksilmesin ağzımızdan/ boyuna tükürmek için / boyuna
Tepemizdeki kılıcın gölgesini ve ağzımıza yayılan o acımsı lezzeti hiç unutmadan boyuna direniyoruz işte. Umut dediğiniz, dayatılan çaresizlikler içerisinden özgürlük devşirmekle ilgili. Umut dediğiniz, boğazınızdan aşağı akan acılığa karşın en leziz reçelleri yapmakla, zehirlenmeden sevebilmek ve kendi kalmakla ilgili. Pınar Selek’te direnmek ve Pınar Selek’le direnmek en çok bunu öğretiyor.
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalEklerDetayV3&ArticleID=1040641&Date=27.02.2011&CategoryID=42