Pınar Selek
Anormallik

Pınar Selek davasında mahkeme beraat kararında bir kez daha direndi. Sadece Selek'in yakınlarını değil, Türkiye'de hukukun nesnel bir hakemlik müessesesi olmasını ve gerçekten adalete hizmet etmesini isteyen herkese umut veren bu karar, akıl dışı yargılama sürecinin sonunu ifade etmiyor.

Çünkü Yargıtay Genel Kurulu'nun ideolojik inadının devam edip etmeyeceği bilinmiyor. Beraat kararına mahkeme önünde sevinen insanlara baktığınızda bu ülkede 'hukuk' denen alanın nasıl tersyüz edilmiş olduğunu ve bizlerin bu hastalıklı durumu ne denli kanıksadığımızı anlıyorsunuz. Çünkü Selek davası deliller açısından en net davalardan biri. Suçlamaların hiçbir maddi temeli olmadığı gibi, ortada bir suçun olduğu dahi kanıtlanmış değil. Savcılık önce bir patlamayı sabotaj kılıfına sokuyor, ardından ısmarlama olarak suçlanmak istenen birini o sabotajın faili haline getiriyor. Ne var ki bütün bilirkişi raporları olayın sabotaj olmadığını söylemekle kalmıyor, suçlamayı kesinleştirmek üzere bulunan 'suç ortağının' da Selek'i hiç tanımadığı, onun adını zor altında telaffuz ettiği ortaya çıkıyor. Bundan sonrası daha da müdanasız... Çünkü nihayette 'suç ortağı' beraat ettirilirken, bizzat o kişinin yalancı tanıklığıyla suçlanan Selek müebbet hapisle cezalandırılmak isteniyor.

Bunun bir hukuk süreci olduğunu söylemek çok zor. Karşımızda hukuku ve yargı sistematiğini kullanarak kendi ideolojisi doğrultusunda açıkça hukuku ihlal ederek 'siyaset' yapan devlet organları var. Bir kanatta İçişleri Bakanlığı ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü bulunuyor. Bu kurumlar mahkemenin ilk tahliye kararından 'rahatsızlık' duyduklarını belirterek mahkeme üzerinde baskı kurmakla kalmadılar, bu yazıya imzasız ve tarihsiz bir 'bilirkişi' raporu da eklediler. Öteki tarafta ise Yargıtay bulunuyor... İlk beraat Yargıtay 9. Ceza Dairesi tarafından bozulmuştu. Mahkeme ikinci kez beraat verirken, Yargıtay Başsavcısı da Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na müracaat ederek Ceza Dairesi'nin bozma kararına itiraz etti. Ancak Genel Kurul oyçokluğuyla beraatin bozulmasını onayladı. Bu kararın gerekçesi, hem bilirkişi raporlarının hem de Yargıtay Başsavcısı'nın değerlendirme metninin yanlış yorumlanmasına dayanmaktaydı...

Yargıtay'ın tutumunu kişisel bir düşmanlıkla açıklayamayız. Muhtemelen tanımadıkları, hayatlarında görmedikleri biri hakkında tümüyle mesnetsiz bir hüküm vermek, üstelik o kişinin ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasını istemek kolay bir iş olmamalı. Bunu yapabilmek, insani bir bakıştan ve adalet kıstasından uzaklaşmayı, ideolojik bir aygıta dönüşmeyi gerektirir. Bu durum normalle anormalin yer değiştirmesidir... Bugün 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nin beraat kararında ısrar etmesini anormal bir durum olarak algılıyor ve Türkiye'de adil bir mahkemenin de olabileceği umudunu yükseltiyoruz. Oysa bu 'normal' olan sonuç... Ne var ki ülkede 'anormallik' o denli normalleşmiş ki, artık gerçek normali bile hayretle karşılıyoruz.

Anormallik bir yandan ideolojik olarak bizlere kabul ettirilmiş, diğer yandan da kendi kurumlarını üreterek bir sisteme dönüşmüş. Bunun en belirgin ipuçları sistemi oluşturan kurumların müdanasızlığında görülüyor. Türkiye'de devlet kurumları kendilerini hukukun, toplumsal ve ahlaki bir denetlemenin dışında sayıyorlar. Böylece hukuk, devletle toplum arasındaki hiyerarşiyi yeniden üreten bir mekanizma haline gelirken, keyfilik devlet kurumları için doğal bir hak gibi yorumlanıyor.

Aksi halde Jandarma'nın Bitlis çevresindeki, JİTEM'in Güneydoğu'nun her tarafındaki toplu mezarlarını da anlamak mümkün değil. Bir hukuk devletinde, insani duygularını yitirmemiş bir yönetim sisteminde ancak 'anormal' bir eylem olarak ele alınabilecek bu tasarruflar, bizde 'normal' uygulamaya dönüşmüş. Öldürülmüş olanların PKK'lı olması, sadece onlara değil, o kişilerin yakınlarına da insanlık dışı bir biçimde muamele etmeye yetiyor. Öte yandan bu kişilerin gerçekten PKK'lı olup olmadıkları da belli değil, ama Jandarma'nın bu türden bir hesap verme kaygısı yok... Hiç olmamış... Müdanasızlığın nedeni bilinçli bir kasıttan ziyade, 'normalin' resmi ideoloji ve devletin kurumsal kültürü sayesinde iğdiş edilmesi, 'anormalin' bir tür normal haline gelmesi.

Türkiye'nin neredeyse bütün temel sorunları bu zemin üzerinde yeşerdi. Bu ülkenin sağlığına kavuşması için artık bütün bir devlet yapısının insanileştirilmesi, toplumla barışması gerekiyor. Devlete 'hasta' olduğunun bizzat toplum tarafından söylenmesi gerekiyor.

[email protected]

13 Şubat 2011, Pazar

 

http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=1092763

Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Mahkeme Süreci Court Process