İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde bugün saat 10.30’da, Pınar Selek’in yargılanmasına yeniden başlanacak. Avukatları yeniden savunmalarını verecekler, mahkeme yeniden gerekli incelemelerini yapacak. Ve kuvvetle umud ediyorum ki, daha önce 2 kez beraat kararı vermiş olan aynı mahkeme, Pınar’ı 3. kez beraat ettirecek.
Bir an için aksini düşündüğümde, hepimizin hukukun h’sının olmadığı bir ülkede, koskoca bir hapishanede yaşadığımız duygusuna kapılıyorum. Boğulacak gibi oluyorum.
Selek, yıllar önce ilk duruşmalardan birinde kendisini “Ortaçağ’da cadı diye yakılan” kadınlara benzetmişti. Aradan 13 yıl geçti, ama maalesef hukuk ve adalet adına bir arpa boyu yol alamamışız. Demokrasi, özgürlükler, Kürt açılımı vs gibi konularda mangalda kül bırakmayan Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Gül’ün, Pınar Selek olayı için söyleyecek sözleri mutlaka olmalı.
Suçu ötekilere dokunmak
Gustave Flaubert 150 yıl önce “Sosyolog, birçok hayatın içine girip çıkacak, hiç hissetmediği duyguları ve deneyimleri taşıyan insanları anlamaya çalışacak, öznellikler arasında ilişki kuracak” demişti. Pınar da sosyolog ve aktivist olarak hep toplumun dışlanmış kesimlerine, sokak çocuklarından travestilere uzanan geniş bir yelpazede, canı yanan herkese şefkatle dokundu.
Kürt sorununu, milli güvenlik siyasetinin dışında, ötekinin bakış açısından araştırmaya kalkınca suçlu ilan edildi. O gün bugündür de ne bombacılığı kaldı, ne yasa dışı örgütle işbirliği, ne Abdullah Öcalan’la nişanlanması... Yalan üstüne yalan!!
Sevil Atasoy rahat mı?
Türkiye’de 13 yılda köprülerin altından çok sular aktı, ama Mısır Çarşısı’ndaki patlamanın ardından düzmece raporlarla suçlu ilan edilen Pınar için hukuk işkencesi bitmek bilmiyor. Bitti zannedilirken, her seferinde yeniden başlıyor. “Pınar Selek‘le bombayı birlikte koyduk” diye ifade veren kişi, “polis zoruyla işkence altında ifade verdim” diyerek beraat etmiş; Pınar hala suçlu.
Balçiçek İlter, dün Habertürk’teki köşesinde “Sevil Atasoy’un içi rahat mı?” diye soruyordu. Bu sorunun yanıtını doğrusu ben de çok merak ediyorum. Çünkü Pınar, 8 ayrı bilirkişi raporuyla aklandığı ve 2 kez beraat ettiği halde, altında Prof. Sevil Atasoy’un imzası bulunan tek bir rapor nedeniyle bugün hâlâ yargılanıyor. Balçiçek yazısında Prof. Atasoy’un, İstanbul Üniversitesi öğretim görevlileri hakkında 1. Ordu Komutanlığı’na ihbar mektupları yazdığını da hatırlatmış. Keşke Prof. Atasoy Balçiçek’in programına çıksa...
Sevgi dolu, hümanist
Pınar’ı yıllardır tanırım; 5 yıl kadar önce de Vakit Geldi kadın projesinde çok yakın çalıştık. Hayatta bu kadar sevgi dolu, hümanist bir insana çok ender rastlayabilirsiniz. Pınar, hayatını her türlü şiddete, savaşa, militarizme karşı mücadeleye adamış; her zaman ezilenden yana, saflık derecesinde dürüst, feminist, çalışkan, akıllı, cıvıl cıvıl bir genç kadındır. Girdiği her ortamda etrafına ışık saçar. En zor durumlarda bile yüzündeki aydınlık gülümseme eksik olmaz.
Sık görüşemesek de Pınar’ın arkadaşım olmasını, kendim için zenginlik sayarım. Onun çevresine yaydığı güler yüzlü enerjiyi öylesine özledim ki... Bu hukuk işkencesi, bir an önce noktalanmalı.