Pınar Selek bu ülkenin duymak, dokunmak, konuşmak, görmek istemedikleriyle yüzleştirdi bizi. Sözüyle, eylemiyle, haksızlığa boyun eğmeyişiyle, dimdik durarak sürdürdüğü mücadelesiyle kurbanlaştırılamayan; özgürlüğe, barışa, adalete tutkun bir kadın o. Biliyoruz zordu, iktidar için de zordu bu denli büyük bir cesaretle karşı karşıya gelmek. Rahatsız edecekti ve etmeye devam ediyor.
Onu en yakından Maskeler, Süvariler, Gacılar ve Sürüne Sürüne Erkek Olmak kitaplarıyla tanımaya çalıştık. Evet, tanıdık da; çünkü o “anlattığı hayatların içine girmişti.” Biz, birer genç kadın olmaya çalışırken, “Barış için feminizme ihtiyacımız var” dedi ve doğrudan bizim hayatlarımızın da içine girdi, bizimle söyleşti, konuştu uzun uzun.
Şu kafkaesk duruma gelince. İnanın şaşkınlık duymuyoruz. Kadın olmanın, ‘akrobatik feminist’ olmanın, özgürlüğü aramanın Türkiye devletinde yarattığı travmayı ve ‘kaybetme’ korkusuyla ona nasıl saldırıldığını görüyoruz ve buna hiç şaşırmıyoruz. Ancak bu, Pınar’a yapılanları kabul edeceğimizi düşündürmesin sakın, böyle hayaller kurdurmasın. Biz sadece utancımızı tarif edecek sözü bulamıyoruz, o müthiş kadına yapılanlardan biz, çok ama çok utanç duyuyoruz.
9 Şubat Çarşamba günü biz de Beşiktaş Adliyesi’ndeyiz, “mücadelenin feminist rengini belirginleştirme”ye çalışarak adalet talep edeceğiz.
Dayanışmayla.
Genç Kadınlar İnisiyatifi