Pınar Selek
Pınar Selek için adalet
Avukat Alp Selek, elinde dosyalarla Milliyet gazetesine geldiğinde 1998’in yaz aylarıydı. Alp Bey’i Türkiye İşçi Partisi’nin kuruluş yıllarından itibaren uzaktan tanıyordum. Değişmeyen çizgisi, mesleki bilgisi ve baskı dönemlerindeki dik duruşuyla sadece sevenlerinin değil karşıtlarının da saygısını kazanmış abide bir solcu aydını olarak gönüllerde özel bir yere sahipti.

Alp Bey’in yüzünde yıllardır uğraşmakta olduğu alanın çileli yorgunluğu vardı. O bir hukukçuydu ama yaşadığı ülkede “hukuksuzluk” yazılı olmayan bir anayasa maddesi halinde fiilen uygulanıyordu.

Alp Selek yıllar yılı haksızlığa uğramış insanların yanında, hakimlerin karşısına çıkıp savunmalar yapmıştı. Ama 1998’de eline aldığı dosya çok daha farklıydı. Alp Bey, adalet için mahkeme koridorlarında koşuşturduğu yıllarda minik bir bebek olan kızı Pınar Selek büyümüş, sosyolog olmuş, Türkiye’nin dertlerini kendisine dert edinmişti. Tıpkı babası gibi…

Pınar Selek ülkemizin boynunda bir pranga gibi duran “Kürt Sorunu”na ilgi duymuştu… Bir aydının başını derde sokması için bu başlık yeter de artırdı!

Nitekim yetti de…

Pınar Selek Kürt sorunu için araştırmalarını sürdürürken PKK lideri Abdullah Öcalan’la da görüşmüş, onunla uzun söyleşi yapmıştı.

Komplocu devlet Pınar’la “ilgilenmeye” başladı. Bu ilgisini de uygulamakta gecikmedi. 7 Temmuz 1998’de Mısır Çarşısı önünde meydana gelen patlamanın ortasına onu yerleştirdi. 7 kişinin öldüğü 127 kişinin de yaralandığı patlamayı Pınar Selek’in üstüne yıktı: Pınar Selek’i bombacı bir terörist haline getirdi.

Patlama ile ilgili ilk polis raporu bunun bir bomba olmadığı yolunda sağlam kanıtlar ortaya koyması da onun üzerine inşa edilmek istenen komplonun iflas etmesine yetmedi.

Hatta yerel mahkemenin iki kez verdiği beraat kararı da adalet için hafif kaldı. Yargıtay kararıyla Pınar Selek’in mahkumiyeti sağlandı. Dava 13. Yılında, o gün doğan çocuklar yetişkin birer genç oldular ama adaletsizlik anıtı yükselmeye devam ediyor.

Bu hafta Pınar için yeni bir duruşma yapılacak.

Adalet için kamuoyu desteğine ihtiyaç var. Çünkü mahkemeler bir türlü “bağımsız” olamıyorlar. Doğru karar için kamuoyu desteği gerekiyor.

Son derece tuhaf bir durum ama gerçek böyle…

1990’lı yılların ikinci yarısında İkinci Manisa Davası olarak ünlenen Ümit Kanlı ve Barış Yıldırım’ın suçsuz yere hapse atıldığı davayı yakından izlemiştim. Ümit ve Barış’ın anneleri Gülten Kanlı ve Ayşe Yıldırım çocukları için çalmadık kapı bırakmıyorlardı. Ziyaret ettikleri makamlar arasında Yargıtay’ın ilgili dairesi de vardı. Daire başkanı acılı annelere bir tavsiyede bulunmuştu:

-Duruşma öncesinde gazetelerde haber çıkartmalısınız!

Yüksek Yargı mensubu hakimler adaleti sağlamak için, kamuoyu desteği istiyorlardı!!! Devletin baskısını düşünün artık…

O gün Ümit ve Barış için gerekli olan kamuoyu desteği bugün Pınar Selek için fazlasıyla gerekiyor.

Burası Türkiye olduğu için kurallar böyle işliyor. Başta Alp Selek olmak üzere Pınar’ın yanında olanlar ise tek şey istiyorlar:

-Pınar Selek için adelet!

 

BİRGÜN


Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Mahkeme Süreci Court Process