Pınar Selek
Sırrım Sevgiydi; Pınar Selek

 

Hayatını barışa, adalete ve sevgiye adayan bir insanın katliamın baş aktristi yapılması korkunç bir şey!

 

9 Temmuz 1998 yılında İstanbul’un tarihi Mısır çarşısında bir patlama oldu…

Patlamada 7 kişi öldü, 127 kişi yaralandı…

Pınar selek birkaç gün sonra polis tarafından gözaltına alındı… Büyük oyun sahneye konulmuştu…

Araştırmasına el konuldu. İşkence gördü…

Ömür boyu hapis istemi ile yargılandı…

Mahkeme’nin atadığı bilirkişi heyetinin ‘bomba izi bulunmadı, olsa olsa LPG patlaması’ demesine rağmen iki buçuk yıl hapiste kaldı…

Yerel Mahkemenin iki kez beraat kararına rağmen Yargıtay Ceza Genel Kurulu Mahkemenin beraat kararını bozdu. Pınar tekrar yargı önüne çıkacak…

 

Devletin bir kuralıdır; yüksek sesle karşı çıkarsan suçlu ilan edilirsin!

Mücadele ettiğin şey sana atılır.

Kendini savunmak zorunda bırakılırsın!

Devlet pınar’ın araştırmasını bombaya dönüştürdü.

Orhan velinin dediği gibi; “açlıktan bahsediyorsun, demek bütün binaları yakan sensin, İstanbul’dakileri sen, Ankara’dakileri sen, sen ne domuzsun sen!”

 

Pınar selek 1971 İstanbul doğumlu…

Mimar Sinan Üniversitesi Sosyoloji bölümünü birincilikle bitirdi… aynı üniversitede sosyoloji yüksek lisansını yaptı…

İstanbul’da Sokak sanatçıları atölyesinin kuruluşuna öncülük etti…

Pınar atölyeyi şöyle tarif ediyor; “toplumun çöpe attığı insanlar, çöp kutularındaki işe yarar malzemeleri toplayıp bunları, o atölyede, sanat eseri haline getiriyorlardı.”

 

Ben Pınar Selek’i görmeden sevdim.

Pınar’ın hakikat arayışını sevdim…

Kendisini çocuklara, kadınlara, sokak çocuklarına karşı sorumlu hissetmesini sevdim…

 

Pınar sosyologların da doktorlar gibi toplumsal sorunlara el sürme kabiliyetinde olmaları gerektiğini hep anlattı. Bu bilinçle iktidarı, onun kodlarını ve devleti sorguladı…

 

Vicdani Red tutumum nedeniyle konulduğum Askeri Cezaevinden çıktığımda Pınar’ı ziyarete gittim. Pınar Özgür gündem gazetesi’nde çalışıyordu. Gazetenin danışmasında gördüm.

Bana sarıldı; bir anne gibi sarıldı, bir sevgili gibi kucaklaştı, eski bir dost gibi karşıladı…

Seks işçilerinin, travestilerin, sokak sanatçılarının yanında olan pınar benim yanımda da oldu…

Yazdıkları ile askeri cezaevinde voltalarıma arkadaşlık yaptı…

Pınar güzel yüreğini vicdanıma açmıştı…

 

Kimseye benzemeye çalışmayan efsunlu güzel bir insan!

Bu güzel ve efsunlu insan 12 yıldır sonuçsuz bir davanın mağduru ve sanığı…

 

 

Pınar’dan dinleyelim;

“ özgür, ahlaklı, mutlu bir yaşam nasıl mümkün olabilir sorusu, çocukluğumdan beri beni meşgul ediyordu (…)

okul yılları boyunca, bilgi-iktidar ilişkisini, bilimin kurumlaşma biçimini, dokunulmayan kutsallıkları, dil ve davranış kalıplarını sorgulayarak kendimce bir patika çizmeye çalıştım(…) mısır çarşısı komplosu en çok neye zarar verdi diye düşünüyorum. En güzel yıllarıma mı, geleceğime mi? Öncelikle komplo, annemin hayatına mal oldu. İkincisi sokak sanatçıları atölyesini öyle bir tuz buz etti ki artık tamir edilmesi imkansız (…)

Benim şahsımda, bağımsız bir duruş arayışında olan kadınlara ve erkeklere bir işaret çakıldı. Sosyologlara, sosyal bilimcilere, aktivistlere parmak sallandı (…)

Madem ki küçücük bir barış çabam böyle cezalandırılmıştı; o halde, bu çabayı büyütmem, her şeyden önce kendime saygı açısından gerekliydi (…) ama ben, her şeye rağmen, mısır çarşısı komplosuna yenilmedim. Sırrım sevgiydi (…)

Sevginin gücü, en büyük zorluklar karşısında bile, insanı dirençli kılar.”

 

Pınar’ın 9 Şubat tarihinde İstanbul 12. ağır ceza mahkemesinde duruşması var.

Pınar’ın arkadaşları, dostları ve sevenleri olarak mahkeme önünde olacağız…

 

Pınar’ın mahkum olacağı bir dünya bitmiştir!

 

Halil SAVDA

Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Mahkeme Süreci Court Process