Bomba olduğu kanıtlanamayan bir bomba nedeniyle 12 uzun yıl boyunca
süren, iki kez beraat kararı verilen, ancak beraat kararları Yargıtay
9. Ceza Dairesi tarafından bozulan ve müebbet hapis cezası talebiyle
yine yeniden başlayacak olan Pınar Selek davası, evet yoruyor
yıldırıyor karıncalandırıyor ama fena halde de zihin kurcalıyor, cevap
aramayan sorular sordurtuyor:
Bu ülkede mahkemeler somut bir suçun, sanık sandalyesine oturtulan
kişi tarafından yapılıp yapılmadığına mı karar veriyor yoksa hakkında
bir şekilde bir kanaat geliştirilen kişinin suçsuz olma ihtimaline
bile dayanamayıp ne yapıp edip ille de cezalandırmak mı istiyor? Yoksa
hüküm, yargılamadan önce mi veriliyor? Yargılamaya rağmen mi hatta?
Beraat kararını bozan yüksek mahkemenin Hrant Dink'in yazısını ısrarla
yanlış anlayan mahkeme olması, sadece bir tesadüf müdür? Bu davalar
hukuk davası olmaktan öte, kan görene kadar sürdürülecek bir kan
davası mıdır yoksa? Yoksa nedir?
Fadime Özkan