Suçun varlığının meçhul olduğu dahası defalarca bilirkişi raporlarıyla ortalıkta böyle bir suçun olmadığnın sabitlendiği bir ülkede bir "suçlunun" bulunup kellesinin istenmesi tam da bu ülkenin 100 yıllık şanlı zulüm tarihine yakışacak acımasızlıkta, saçmalıkta ve alçaklıkta bir olay. Pınar Selek'in masumiyetine şahitlik edebilmem için Pınar Selek'i tanımam gerekmiyor. Bu ülkenin yargı mekanizmasından, insan olana ve insanlık değerlerine savaş açan İttihatçı bir zihniyetin varlığından bile haberdar olmam gerekmez. Bırakın bir hukuk formasyonunu, aydınlık bir zihin halini, sadece orta ikiden terk bir çocuk dahi sahip olduğu eğitim ve henüz ideolojik körleşmeye uğramamış bir vicdan ile bu davanın gelişimine baktığında, bu davada önce bir suçun "yaratıldığını" sonra hangi karanlık husumetlerin eseri olduğu anlaşılamasa da bir "suçlunun" icat edilip hayatının mahvedilmeye çalışıldığını anlayabilir.
İnanıyorum ki Pınar Selek'i yıllardır kendisine hedef seçen zihniyet, kendi ideolojik ve vicdani körlüğünün eseri olan bir çamurun içinde boğulup gidecektir. Bu ülkede haksız yere kıydıkları, hedef gösterdikleri herkes amaçladıkları kötülüğün dönüp bir bumerang gibi kendilerini vurmasıyla eşsiz bir ibret konusu olmuştur. Ahmet Kaya'yı hedef gösterip çatal bıçaklar ile bu ülkeden kovalayanlar bugün bu yaptıklarını inkar edebilmek, suçu birbirlerine atıp temize çıkabilmek için inanılmaz kıvraklıkta yazılar yazıyorlar. Hrant Dink'i mahkeme önünde yuhalayan, öfkemizin hedefidir diye hedef gösterenlerin bugün toplum içine çıkmaya yüzü yok. Ahmet Kaya'yı ve Hrant Dink'i öldürerek zafer kazandığını zanneden güçlerin bilmediği bir şey var. Bir gün herkes ölür ama şu ama bu şekilde. Acıklı olan ölmek değil öldükten sonra adının zilletle yad edilmesidir. Aklı, vicdanı ve yaptıkları ile bu toplumun gönlüne taht kurmuş bu insanların yaşadıkları, çektikleri üzücü olsa da bu insanların yakınları ve bu insanların anıları toplumun gönlünde, yüreğinde taht kurdu. Bu insanların yakınlarını bu ülke kendi kardeşiymişçesine, anne babasıymışçasına kucakladı. Onları yargılayan, hedef gösteren insanların ise bir gün yakınları belki toplum içerisinde kendi isimlerinden, anne babaları ile olan yakınlıklarından dahi utanacaklar, adeta kaybolmak isteyecekler.
Böyledir hiçbir zulmedici tarihe adını iyi duygularla yazdıramaz. Ya unutulmaya ya lanetlenmeye mahkumdur.
Pınar Selek'i hedef gösterip yıllardır Kafkaesk bir roman konusuymuşçasına davasını tüm absürdlüğüyle sürdüren insanlar da bir gün bu acıklı sondan kurtulamayacak. Zarar vermek amacıyla kurdukları düzenin çatırtıları şimdiden gelmeye başladı bile. Birazcık seslere kulak vermek yeterli. Düne kadar benim gibi Pınar Selek'in ismini dahi duymamış, bir televizyon haberinde öylesine bir görüntüymüşçesine geçmiş bir sürü insan bugün onun adını, davasını, yaşadığı işkence ve haksızlıkları biliyor. Sokak çocuklarından, Kürt sorununa, oradan başörtüsü meselesine bir çok meseleye duyarlı, bizzat sokaklarda, zulmün tam kalbinde çabalayan, yeldeğirmenlerine karşı savaşan bir kadının umut veren hikayesinden haberdar. O çoktan binlerce insanın gönlünde taht kurmaya başladı bile.
Onu yargılayanlar son bir kez daha düşünsünler:
Yarın toplum içine çıkıp gönül rahatlığıyla evet bizler bombalandığı bilirkişi raporları ile red edilen Mısır Çarşısı' nın "bombacı kızını", Pınar Selek'i mahkum eden falancayız diyebilecek misiniz? Yoksa yakınlarınıza yaptığınız zulümle yıllarca izi geçmeyecek bir utanç mı bırakacaksınız.
Bu dava başlayana kadar Pınar Selek'in adını dahi duymamış olan ben, onu hedef gösteren karanlığın kalbine, tam gözlerinin içine bakarak diyorum ki; Pınar Selek'e yaptıklarına, cesaretine ve davasına tanığım. Pınar'ın yanında olan binlerce insandan biriyim ve bu dava adaletle sonuçlanana kadar da öyle olmaya devam edeceğim.
Özlem Yağız