Ben Pınar’ın adanmışlığını gördüm. Sevdiği herkese dokunduğunu, hakiki bir duygudaşlıkla dokunduğu herkese ruhuyla katıldığını gördüm. Yaşadığı haksızlıkları, dünyanın başka uçlarında yaşanan haksızlıklarla denkleştirdiğini gördüm. Kendi dertlerini bir keder gibi sırtlanmaktansa, bu davayı bir adalet meselesi olarak omuzlarında nasıl da vakarla taşıdığını gördüm. Pınar Selek davasının bir sembole dönüştünü her söyleyişinde, kendi şahsiyetini merkeze taşımaktansa, bütün varlığını bu adalet mücadelesinin küçük bir parçası haline getirdiğini de. Uğradığı onca fiziksel ve ruhsal acıya rağmen, sevgiliyi ve dostu ve arkadaşlığı ve eşitliği ve özgürlüğü hakketme çabasını gördüm. Hiç kimsenin inanmadığı bir suçla yargılanırken kendisinden çalınan zamanı nasıl da üreterek yeniden ördüğünü gördüm. Bu yüzden, Pınar’ın masumiyeti, eşit yurttaşların birarada özgürce yaşadığı demokratik Türkiye düşünün asal bir parçasıdır aslında. Yanlışlıklar komedisi olarak süregiden bu dava iftirayı sayıkladığı sürece, Türkiye hep bir düş olarak kalacak.
Sema Kaygusuz