Pınar Selek
Pınar’ı geri çağırmak...
24.01.2011

ben ki her cinayetle
biraz daha kapanıyorum evime
biraz daha kapılıyorum benliğime
eksilen her oğul ve kızla
tamamlanıyor hapsolma süreci
ve tamamlanıyor ömrüm
kapadığım kilitlediğim her kapıyla
                        Vaktin Oğulları ve Kızları’ndan
                        Suavi Kemal Yazgıç 

***

9 şubatta Pınar Selek davası önemli bir dönemece giriyor. Dava muhtemelen mevcut hukuk mevzuatı gereği tek celsede bitecek. Yerel mahkeme ya “beraat” kararında ısrar edip Yargıtay’ın kararını geri çevirecek, ya da kendi kararını hatalı bulup Pınar’ı “bombacı ve örgüt üyesi” olarak tanımlayıp ağırlaştırılmış müebbet hükmünü onaylayacak. Dava AİHM’e taşınsa bile, mahkeme süreci Pınar’ın en azından dört-beş sene daha sürgün hayatı sürdürmesi anlamına geliyor.

“Mahkemeler adalet için değil miydi” diye soruyordu Mustafa Erdoğan önceki gün, Star’daki yazısında, Danıştay 8. Dairesi’nin 2010 Akademik Personel ve Lisans Üstü Eğitim Giriş Sınavı sonbahar dönemi kılavuzundaki kılık kıyafetle ilgili düzenlemelerin yürütmesini oybirliğiyle durdurma kararına atfen. Karar önceki gün de Özgür-Açılım Platformu üyeleri tarafından Taksim Meydanı’nda protesto edildi. Eylemde konuşan Büşra Bulut, kararın hukukla değil “zulüm mantığı”yla açıklanabileceğini dile getirdi.

Özellikle yüksek mahkemeler üzerine benzeri kanılar giderek daha yaygın bir şekilde dile getiriliyor bugünlerde. Neden Yargıtay Pınar Selek’le ilgili beraat kararının verilmesi konusunda bu denli bozmaya meyyal... (Nasıl oluyor da başörtüsü kanuni bir dayanağı olmadığı halde yıllardır yüksek yargının müdahalesiyle kamuda yasak sayılıyor...)

Açılan davaların sonucunda Pınar beraat ediyor, ardından Yargıtay bu kararı bozuyor. Bu süreçte Pınar ya hapiste oluyor ya da sürgünde; Mısır Çarşısı’nda yedi kişinin hayatını yitirdiği mahut patlamanın gerçekleştiği 1998’den bu yana süreç böyle işliyor.

Adalet duygusunun bu şekilde incitilmesi bir toplumun çöküntüye uğramasının en önemli sebebi olmalı. Kafka da yaşasaydı, Dava’sını yazarken hiç abartmadığına emin olurdu, Pınar’ın davası üzerinden. Suçun, suçlunun tesbitinden söz edilemez, ama dava dosyalarının oluşturduğu izlenimler yığınından kaynaklanan sürekli bir baskı, bir tehdit, nerede ne yapacağı belirsiz karanlık bir karışma iradesi kol geziyor ortalıkta...

Pınar’ın şahsında somutlaşan “dava”, bireyin iradesini ezme gösterisini hiçbir şekilde kaçırmak istemeyen karanlık iktidar yapılarıyla, özgür bir ruhun denetlenemez, yönlendirilemez bilincinin bir karşılaşması halinde devam ediyor.

Pınar suçlanıyor, çünkü zihinleri işgal eden güce ve iktidara ilişkin kavramları halkın katılımına kapalı felsefi tartışmalara terk etmek yerine, sokağın sesleriyle buluşturarak açmaya çalışıyor. Erkek olmanın, “sürüne sürüne erkek olmanın” bu topraklarda ifade ettiği anlamları kurcalıyor. Kardeşi kardeşe kıydırtma mekanizmasının vatanseverlik olarak ifadesinin bedellerini sorgulamaya açıyor. Güçlü erkek olmanın kaba kuvvet kullanımında derinleşmeye yorulmasının oluşturduğu baskının salt kadın-erkek ilişkilerinde değil, erkeğin benliğinde de oluşturduğu tahribat üzerine düşünmenin önemini, tecride dayalı bir karşıtlıkla değil, iletişime, dayanışmaya açık şefkatli bir dille hatırlatıyor.
Suçlu olduğu kanıtlanamayan Pınar, belki de kabuğuna çekilmeyecek bir çetin ceviz olduğu için, gizli kapaklı yollarla suçla ilişkilendirilen kaypak bir zeminde yaşamaya zorlanmakta. Bunun alternatifi ise sanki gönüllü sürgündür; Ahmet Kaya’ya yaşatıldığı gibi. Severek terk etmek hiç kolay değildir oysa; ayrıca masumken bir suçlu gibi terk etmeye zorlanmanın ağırlığını da ancak yaşayanlar anlatabilir.

Yeni bulgularla derinleşen silahlı komplo hazırlıklarının ayrıntıları, iktidarı elinde tutmak isteyen bir kesimin ne denli acımasız olabileceğini ortaya koyarken Pınar’ın karşı karşıya kaldığı komplonun hak ettiği kadar ciddiye alınmaması olağanüstü tuhaf. Ve gözdağı da çok ince hesaplarla veriliyor sanki: Onun gibi “seçkin” bir kadının başına bunlar geliyorsa, “ötekiler” nasıl bir direniş umuduna sahip olabilir...

Pınar’ın sevecen ve iyi yürekli, özverili bir insan olmanın bedelini bu şekilde ödemesine seyirci kalmak, çocuklarımıza suç olanla olmayanın karıştığı, masumiyetin ise anlamsızlaştığı bir dünya, cehennemden beter bir dünya bırakmakla aynı şey. Adını yüksek sesle haykırarak onun için güvenli bir koridor oluşturabiliriz gibi geliyor bana. Hangi suç nedeniyle vatanından ayrılmaya zorlandığını sormaya devam ederek, Pınar’ı yaşamak istediği topraklara geri çağırmalıyız.

[email protected]
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Mahkeme Süreci Court Process