25.01.2013
Pınar Selek'in 25 Ocak 2013 günü Strazburg'da yaptığı basın açıklaması.
Dün ilk tepkilerimi genel olarak Fransız ve Türkiye medyasına söyledim. Ölene kadar
devam edeceğimi söyledim. Ölene kadar mücadele edeceğimi söyledim. Şimdi diyorum ki, eğer
ölürsem bile, bu sözler yayılmaya devam edecek. Çünkü dün mahkemenin önünde başka bir şey
gördüm. Gazeteci arkadaşlara söyledim çünkü ben de çok heyecanlandım, bir sürü öğrenci vardı
(mahkemenin önünde), 1.sınıftan, 2.sınıftan, her yerden otobüsler kiralayıp, İzmir'den, Ankara'dan,
Türkiye'nin pek çok şehrinden, orada toplandılar ve “Hepimiz Pınar Selek'iz” dediler.
Çünkü araştırmacıları, öğrencileri yıldırmak için beni bir örnek olarak seçtiler ve eğer sınırı aşmaya
karar verirseniz, sizi cezalandırırız ve Pınar Selek gibi olursunuz, dediler.
Benim devam ettiğimi gördüklerinde, dayanışma genişledi, büyüdü ve pek çok kişi güven kazandı
ve dediler ki, biz de böyle yapabiliriz. Çok güzeldi çünkü 1. sınıfta, 2. sınıfta olan pek çok öğrenci
vardı. Elbette akademisyenler 15 senedir halihazırda oradalar ve her zaman benimleydiler. Ama
yeni kuşağı ellerinde pankartla görünce dedim ki, biz zaten bu mücadeleyi kazandık. Yani sadece
ben değilim, bu sözler her zaman yaşamaya devam edecek.
Kendimi çok iyi hissetmiyorum, dün gazetecilere de söyledim. Yanımda pek çok kişi vardı ve
haberleri takip ediyorduk ve bekliyorduk. 10 dakika sonra bir 10 dakika daha, sürekli aralar
verilirken. Sonunda telefonum çaldı, dediler ki... İşte böyle... Müebbet. 15 seneden beri ilk defa
mahkum edildim. Beraat ettim, temyiz oldu ama asla mahkumiyet olmamıştı. Dün dedim ki,
kendimi bir yakımın, çok yakınımın ölüm haberini almış gibi hissediyorum. Bunu annemde
yaşamıştım. Ölümünden sonra bu gerçek değil demiştim. İnanamamıştım. Şimdi de öyleyim.
Herkes bana sorular sormaya başladı, bütün gazeteciler... İki dakika düşünecek vaktim olmadı
çünkü sürekli telefonum çalıyordu, bir sürü gazeteci vardı. Elbette böyle çünkü konuşmam
gerekiyordu. Görünür olmam gerekiyordu. Çok önemli bu. Gazeteci arkadaşlara teşekkür ediyorum,
çünkü bu gece düşüneceğim ve yarın basın toplantısı yapıp konumumu açıklayacağım dedim.
Ne yapacağıma dair, durumuma dair somut sorular sordunuz. Size şöyle diyebilirim, bu sabah
kalbimde umut vardı, diyorum ki mücadele devam ediyor. Şimdi avukatlarım Yargıtay'a temyiz
ediyorlar. Biliyoruz Yargıtay güven duymadığımız bir makam evet ama yine de çok yasadışılık var
ve bizim çok gücümüz var.
Ben hukuki mücadeleye inanıyorum. Her zaman inandım çünkü dedem avukattı, babam avukat, her
zaman hukuki bir mücadele içerisinde yaşadım. Bu demokratik mücadelenin bir parçası.
Aynı şey ile, nasıl denir, devam edeceğiz. (Salondan biri yorum yapıyor) Evet yorgunuz çok doğru,
bizler makina değiliz, insanız. Kendimi çok kötü, yorgun hissediyorum vesaire. Ama yine de
gücümüz var ve sonuna kadar devam edeceğiz. Ülkeme dönmek için gereken her şeyi yapacağım.
İlk olarak bunu diyorum çünkü İstanbul'a aşığım. Gerçekten aşığım. Tüm sevdiklerim orada.
Gitmek için her şeyi yapacağım...
Kendi kendime tekrar ediyorum bazen, müebbet. Gerçekten, müebbet... Ve beni bir katil, katil mi,
suçlu yaptılar. Evet şurası kesin ki hukuki güvencem yok. Türkiye'de kimsenin
yok, sadece benim değil. Pek çok kişinin hukuki güvencesi yok. Çünkü beraat bile olsa ertesi gün
değiştirebilirler. Yargılanmadan bir senedir tutukevinde olan pek çok kişi var.
Güvenliğim için ne yapmam gerektiğine bakacağım, güven duygusu içinde düşünmeye, sorular
sormaya, çalışmaya devam etmem için ne gerektiğine. Her şeyi yapacağım ama aynı zamanda
ülkeme dönmek için mücadeleme devam edeceğim.
Ama tartışacağım, düşüneceğim, bir iki güne ihityacım var hukuki gidişata karar vermek için.
Teşekkür ederim...
Çeviren: Pınar Büyüktaş