Pınar Selek
Bize her gün 21 Aralık!

Gazetelerin boyutları küçülse de haberlerin ağırlığı üstümüzde.

 

Herkesin saatli maarif takvimi de kendine.

 

Kimi çocuğunu doğurmak, kimi şahitlerin huzurunda ‘evet sonsuza kadar’ diye bağırmak için bugünü bekler.

 

Kimi kıyametler kopsun diye Mayalardan medet umar, 21.12 için parti planları yapar. Nasıl bir kıyametse artık beklediği! Kimi 28 Aralık’ı yaşar her gün. Unutursa kalbi kurur çünkü.

 

Kimileri de 13 Aralık’ı bekler. Bizim gibi. Her şey sırayla. Pınar Selek’in davası 13 Aralık’ta.

 

Ben anlatmayayım şimdi uzun uzun. Mısır Çarşısı denince kiminin aklına baharat kokusu gelir, kiminin aklına her dilden konuşan satıcı çocuklar. Pınar Selek, Mısır Çarşısı’dır aynı zamanda. Bir garabettir yaşanan da elbet garabete bile bakıp anlamak ister ya insan…

 

İşte bunu konuşmak, bunun sona ermesi için ne yapabiliriz diye kafa patlatmak için geçenlerde bir salon dolusu insan bir araya geldik. İğne atsan yere düşmez. Kendini yere atsan kimse de niye yere attın kendini diye sormaz, herkes ellerini kavuşturmuş göğsüne, öyle bir çaresizlik öyle bir sessizlik.

 

Odaya biri girse ve bir kovboy filminden fırlamışçasına ‘Eller yukarı’ diye bağırsa, kimse dönüp de bakmaz zamansız kovboya.

 

Bir de bir haksızlık var ki, ringdeyiz, sanıyoruz ki 50 kiloda mücadele edeceğiz ama rakip 85 kilo. Yağlı mı yağlı, ağzından salyalar akıyor, şortunu çekip çekip köşesinden koşup koşup göğsümüze vuruyor hep. Niyeti göğüs kafesimizi kırmak…

 

Öyle bir zifiri nefessiz bırakılma hali.

 

Çıt çıkmayan salonda tam arkamda Pınar’ın babası oturuyor. Alp Selek. Avukat. Babam gibi. Avukat babaların da çaresiz kaldığı anlar vardır, bunu en iyi o avukatların çocukları bilir. Babalıkla avukatlık bir araya geldiğinde kafası karışır hukuk adamlarının.

 

Adaletsizlik gelip de çocuğunu paçasından yakalarsa, ister aşkta ister işte ister sokakta, çocuğunu üzeni, çocuğunu inciteni alıp duvara yapıştırmak ister avukat babalar. Ama hep bir görünmez terazi tuttuğu için elinde durur, tekrar tekrar terazisine bakar. Bir hata olmasın diye. ‘Sende hata var mı kızım?’ diye tekrar tekrar sorar, bilirkişilere gerek kalmasın diye.

 

O bilirkişilerin ne bilinmezliklerle ne hesaplarla o raporları yazdığını da en iyi avukat babalar bilir. Sen anlatırsın, dinler, yüzde yüz haklıysan bile, ‘Ama’yla başlayan bir son cümlesi vardır, davayı kapatmadan önce…

 

O ‘Ama’yla başlayan cümlelerin içine hep bir öğüdü saklar, sen bulasın diye bir köşeye bırakır. ‘Sen yine de anlayış göster, niyettir önemli olan, insanların niyetine inan’ der, celseyi sonlandırır, karar kesindir. Avukat çocuğuysan seni üzeni affetmen gerekir.

 

Kulağım salonda. Dönüp yanıma, sarılmak istiyorum Pınar’ın babasına. ‘Nasıl dayanıyorsunuz?’ demek istiyorum. Kucağında pardösüsü oturuyor o da bizimle.

 

Aklımda Pınar. Aklımda babam. Ya bana olsaydı bütün bunlar ne yapardı babam?

 

Ben görseydim o kadar işkenceyi, 7 gün gözaltında tutulsaydım, bazen baba bazen anne diye bağırsaydım, bazen kardeşimin adını sayıklasaydım o işkence odalarında? Kimsesiz dursaydım? Bana fiske vurmamışken anam babam, bana Filistin askısı uygulansaydı, elektrik verilseydi, askıda sol kolum çıksaydı, kolumu yanlış taksalardı, sonra tekrar çıkartıp tekrar taksalardı?

 

14.5 yıl bitmeyen bir davanın sanığı olsaydım, beraat ettirilip ettirilip tekrar müebbet hapse mahkûm edilseydim? Babam yıkar mıydı onların adalet saraylarını başlarına? Bütün hukukçuları yığar mıydı kapılarına? Ben Pınar kadar güçlü durabilir miydim? ‘Neden ben?’ sorusuna yanıtsız kaldığım zamanları hangi duayla hangi inançla atlatırdım? Durmayıp soruyorum Pınar’a da, ‘Bu benim başıma gelseydi, sen ne yapardın diye, bana; ‘Elini hiç bırakmazdım’ diyor. Gözümde kalan son yaşlarım da Pınar’ın oluyor.

 

Ve herkes şimdi oturmuş 9 gün sonra kopacak kıyameti beklerken, biz 13 Aralık’ı bekliyoruz.

 

Kimseden bir şey istemek avukat çocuklarının huyu olmasa da, kendim ve Pınar adına, Pınar’ın masumiyetine şahitlik etmenizi istiyorum. 

 

Çünkü 13 Aralık’ı atlatamazsak, Pınar’ı o adalet sarayının girişinde elinde terazileriyle bekleyen heykellerin altında bırakırsak her günümüz 21 Aralık, her günümüz karanlık!

 

Not: Pınar’ın davası 13 Aralık Perşembe günü saat 14:00'de Çağlayan Adliyesi 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek.

http://www.hthayat.com/yazarlar/elif-key/1010812-bize-her-gun-21-aralik

Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Mahkeme Süreci Court Process