Pınar Selek
Sosyal Bilimler ve İktidar Paneli yapıldı
16.09.2009 10.06.2009
Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Medya-İletişim Çalışmaları yüksek lisans öğrencilerinin düzenlediği panel, iktidar mekanizması karşısında sosyal araştırmacıların konumunu her yönüyle ele aldı.

Hayata dokunan sosyologlar ve mesleki dayanışmanın önemi

Araştırmamın yok edilmesi, bana acı verdi. Ama en kötüsü yaraya el sürmeye çalışan bir tutumun bu şekilde cezalandırılması daha sonraki teşhis ve tedavi çabalarına yönelik de bir gözdağı oldu. Benim şahsımda, bağımsız bir duruş arayışında olan kadınlara ve erkeklere bir işaret çakıldı. Sosyologlara, sosyal bilimcilere, aktivistlere parmak sallandı. Ben, bir sembol olarak seçildim.” İki kez beraat ettiği davadan 9. Ceza Dairesi’nin ‘ağırlaştırılmış müebbet hapis’ istemiyle tekrar yargılanması gündemde olan sosyolog Pınar Selek'in 17 Mayıs 2006’daki savunmasında yaptığı bu tespit, önemli bir panele ilham kaynağı oldu.  

Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Medya-İletişim Çalışmaları yüksek lisans öğrencileri 8 Haziran Pazartesi günü “sosyal bilimcilere sallanan parmağı” konuşmak üzere “Sosyal Bilimler ve İktidar” başlıklı bir panel düzenledi. Bu paneli düzenleme fikri Pınar Selek ve onun gibi birçok sosyal bilimciye yapılan müdahalelerle iktidarın tehdit ettiği Akademi ve Akademi dışındaki sosyal bilimcileri ve sosyal bilimler öğrencilerini bir araya getirerek çalışmaların ve tecrübelerin aktarılması  ve deneyimlerin ortaklaştırılması üzerine kuruluydu.

Panelin ilk bölümünde Nilgün Yurdalan ve Amargi Kadın Akademisi’nden Esmeray, Pınar Selek’in araştırmacı kimliğini ve araşırma süreci içinde hedef haline getirilişi nedenlerini anlattılar. Esmeray, Pınar’ın insanlara ve hayatlara müdahale etmediğini, kendilerini hiçbir zamana araştırma nesnesi olarak görmediğini belirterek tam tersine onlara “dokunduğunu” ve onu hedef yapanın tam da bu hayata dokunma yetisi olduğunu dile getirdi.  

İkinci bölümde, iktidar tarafından “tehlikeli olarak görülen” alanlarda çalışmalarını sürdüren sosyal bilimciler, söz konusu araştırmaları esnasında karşılaştıkları güçlüklerden bahsettiler. Moderatörlüğünü Galatasaray Üniversitesi Siyaset Bilimi Bölüm başkanı Füsun Üstel’in üstlendiği bu bölümün ilk konuşmacısı Ferhat Kentel’di. Ferhat Kentel, sahada çalışma yürütenlerin  kimliğinin, araştırma yöntemlerinin ve araştıran-araştırılan konumunun sorgulanması gerektiğinin üzerinde durdu. Daha sonra söz alan Dilek Kurban da zorunlu göç hakkında araştırma yaparken karşısına örülen iktidar ağlarını anlattı. Kurban öncelikle üniversite içindeki iktidar ilişkilerinin yaptırımlarını, daha sonra devlet-ordu-bürokrasi üçgeninin araştırmacıları ittiği ikircikli konumu ve  son olarak da Türk ulusalcı hareketinin içinde barındırdığı tehditkâr eğilimleri aktardı. Sınır sosyolojisi ve antropolojisi alanlarında çalışan Neşe Özgen ise özellikle araştırma esnasında sorunun nasıl sorulduğunun önemli olduğunu, çünkü iktidarın rahatsız olduğu noktaların tam da bu esnada su yüzüne çıktığını ifade etti. Bunun yanısıra araştırmanın hayata geçme ile yayınlanma süreçlerinde karşılaştığı zorlukları da  paylaşan Özgen,  sosyal bilimcilerin kollektif bir örgütlenme oluşturmaları gerektiğini vurguladı. Bölümün son konuşmacısı Didem Danış çalışma alanı olan transit göçmenler konusundan hareketle bilginin nasıl ve kimin için üretildiği sorunsalına değindi. Danış ayrıca, iktidarın, istenmeyeni marjinalleştirdiğini ifade ederek “meşrulaştırıcı bilgiyi” üretmeyenlerin, Pınar Selek gibi kara listeye alındığını vurguladı.

Panelin son bölümünde ise sosyal bilimleri Akademi’nin sınırları ve tekelinden çıkaran çeşitli Düşünce Kuruluşları konuk olarak yer aldı. Nazım Hikmet Marksist Bilimler Akademisi ile Praksis Sosyal Bilim Dergisi temsilcileri Akademi dışındaki bilimsel bilgi üretim süreçlerinden, faaliyetlerinden, kendilerine özgü dil ve araçlardan, tartışma kültürlerinden bahsettiler.

Panelin sonunda bir taraftan araştırma esnasında iktidarın maddileştiği alanlar sorgulanırken, diğer taraftan araştırmacının bulunduğu konumun da aslında sorunlu bir konum olduğu; sosyal bilimlerin kendisinin ve bu alanda yapılan araştırmaların “anlama” amacı taşıması ve sosyal bilimcinin öğrenmenin getirdiği sorumlulukların farkına varması ve sosyal bilimcilerin kollektif bir duruş sergilemesi gerektiği vurgulandı. Etkinliği düzenleyen öğrenciler bundan sonraki hedeflerinin Akademi içi ve dışındaki sosyal bilimciler ve sosyal bilimler öğrencileri arasındaki ilişki  ve sosyal bilimin hayat ile kurduğu bağı güçlendirecek şekilde bu toplantıları sürekli hale getirmek olduğunu belirttiler.  Böylelikle “hayata dokunan” sosyal bilimcinin potansiyel bir tehlike olarak görüldüğü kritik zamanlarda gerekli dayanışmanın sağlanabileceği de ifade edildi.

Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Pınar Selek
Mahkeme Süreci Court Process